YARGIÇ TWİTTER VE TEPKİSEL YARGI KARARLARI
“Bir yargıç, iyi niyetle dinlemeli, akıllıca karşılık vermeli,
sağlıklıdüşünmeli, tarafsızca karar vermelidir.”
SOKRATES
Bir toplumda düzen ve adalet iki kavramüzerine gerçekleşmektedir. İlki moral değerler, ikincisi ise hukukkurallarıdır. Topluluk halinde yaşamak için yazılı ya da sözlü bir takımkuralların olması mutlak gerçekliktir. Sözlü olanlar, insanların örf adet,gelenek, inanç ve sosyal yaşam formunun bütününden müteşekkil moraldeğerlerdir. Moral değerler, hem bireylerin içten gelen etkisi hem de toplumunbaskısı ile uyulan kurallar manzumesidir. Örneğin yaşlı birine saygısızlıkyapmamak, yalan söylememek gibi. Günümüz modern toplumlarında moral değerlereuyulmamasının somut bir yaptırımı yoktur. Bu bağlamda tek yaptırım, kınanmakveyahut toplumdan dışlanmak olabilir. Ancak nüfusun büyük çoğunluğununkentlerde yaşadığı düşünüldüğünde, bu tarz bir yaptırımın toplumsal düzeni ve adaletisağlamayacağı da bir realitedir. Bu bakımdan modern toplumlar, bireyleri birtakım kurallar çerçevesinde yaşayan ve bu kuralları çiğneyip, başkalarınınhaklarının ihlal edilmesi halinde somut bazı yaptırımlarının da bulunduğukurallar oluşturma ve bu sistem içinde de yaşama yolunu tercih etmiştir. Bukurallara biz kısaca kanun diyebiliriz. Kanunlar, normlar hiyerarşisine göre,ana kanundan türetilip, aşağıya doğru birbirini teyit eder ve detaylandırırşekilde bir sistem ortaya koymaktadır. Bu sistemin adı hukuk sistemidir.Günümüz toplumlarının neredeyse tamamı bir devlet çatısı ve kanunlar sarmalıiçinde hayat bulmaktadır. Bu açıdan yazılı kurallar, toplumsal yaşamın ve adilbir düzenin olmazsa olmazıdır.
Adaletin amacı ise hak edene, hak ettiğini bahşetmektir. Adalet ikitürlü sağlanmaktadır. İlki vatandaşların doğuştan gelen ya da yaşam ileoluşturdukları bir takım erdemlere sahip olmalarıyla, ikincisi ise hukuksisteminin işletilmesiyledir. Tüm bireylerin hak gözetir erdemlere sahip olamayacağızaten kesindir. Bu bakımdan adaletli davranma erdemini gösteremeyenvatandaşları adalete çekmenin tek yolu kanunları uygulamaktır. Zira, hukuksistemlerinde kanunlar; bireylerin hak ve yükümlülüklerini düzenlediği gibi, hakkave yükümlülüğe riayet edilmemesinin yaptırımını da hüküm altına almıştır. Hakkıyenen ya da tersten okursak; haksızlık yaparak, hem toplumsal düzeni hem deadalet dengesini bozan kişiler adaletli olmaya nasıl zorlanacaktır? Yargıorganı işte tam da bu zorlama görevini yerine getirmek üzere oluşturulmuş biraygıttır.
Hukuk kurallarına uyulup uyulmadığınıntespiti, uyuşmazlığın her iki tarafına eşit uzaklıkta olan yargıçlar tarafındanyapılacak bir faaliyettir. Yargıçları, bir uyuşmazlığın haksızlık teşkil edipetmeyeceğinin tespitinde de tetikleyecek iki etken vardır. Biri kanunlarbütünü, diğeri kendi vicdani kanaati ile moral değerleridir. Bir yargıcın,kendisinin de uymasının zorunlu olduğu bir kanunu, önüne gelen somutuyuşmazlığa tatbik edeceğinden bir tereddütümüz yoktur. Zira yargıç, en azındanhukuk eğitimi almış, bir takım süreçlerden geçerek kürsüye oturmuştur.Çalışmamızın konusu, pozitif hukuk kurallarının somut olaya tatbikinden ziyade,bu kuralların somut olaylara uygulanırken, içinden çıkılan toplumun değerlerinehangi ölçüde uyulup uyulmadığını ortaya koymaktır.
Mecelle’ de hakimin bir takım vasıflarısayılmıştır. Konumuzla alakalı olması bakımından belirtmek istiyoruz. Madde1792’ deki hükmü şu şekildedir: “Hakim,hakim, fehim, müstakim ve emin, mekin, metin olmalıdır”. Günümüz Türkçesiile açıklayacak olursak Hakim; Alim, bilgin, hikmetli, evrenin sırlarını bilen,iş ve emirleri hikmetli ve yanlışsız olan, adil ve akıllı, zeki, anlayışlı,doğru, namuslu, dik, dürüst ve güvenilir kişi olarak tanımlanmıştır.
Bugünün Türkiye’ sinde, Osmanlı’ daoluşturulan bu kriterleri, verdikleri kararlara göre günümüz yargıçlarınauyguladığımızda; kaçının sayılan tüm bu vasıfları sağlayacağı tartışmasınagirmeyeceğim. Çalışmamın temel amacı; son yıllarda Türk yargısında birçok yargıcın,kendi verdiği kararına kendisinin bile güvenmediğini, verdiği yanlış kararları bilgebir kişi olarak resen değil de, özellikle sosyal medyadan gelen tepkiler sonucufark ettiğini ve çok kısa sürede aksi yönde kararlar alarak, adaletin tesisinoktasında toplumsal moral değerlerden bihaber görev icra ettiğini ortayakoymaktır.
Toplumsal değerlere uzak olmanın iki nedenivardır. İlki mesleğe çok küçük yaşta ve hakimlik nosyonuna tam olarak vakıfolmadan başlamak, ikinci ise izole bir hayat yaşayıp toplumsal hassasiyetlerekarşı körleşmektir. Zira, toplumun ahlaki değerlerini iyi bilen olgun biryargıç, vereceği kararın oluşturacağı infiali önceden tahmin edebilecektecrübeye sahiptir. Bu açıdan verdiği karar, hukuka ve vicdanına uygun ancaktoplum kodlarına aykırılık teşkil ediyorsa, toplumsal baskıyı göğüsleyebilecekseviyede emin ve müstakim olmalıdır. Bir yargıç, önce hukuk kurallarına uymakzorundadır. Hukuk kuralının toplumsal değerlere aykırı bir sonuç yaratması,onun kabahati değil, kanunları yapan parlamentonun sorunudur. Neticede o,millet adına milletvekilleri tarafından yapılmış kanunlara göre karar vermeküzere etik sözleşmesini imzalamış, kendini bağlamış bir kişidir.
Madalyonun bir diğer yüzü ise, kanunun cevazverdiği noktalarda yargıcın vicdani kanaat ve takdir hakkı konusunda yanılmasıveyahut yanılmak zorunda kalmasıdır. Yanılmak zorunda olması, günümüzdeyargı-siyaset ilişkisi kapsamında işlenmesi gereken bir konudur. Bu konudayazılı ve görsel medyada, yargımızın siyasetten ne kadar uzak ya da siyasete nekadar yakın olduğu konusu mütemadiyen tartışılmaktadır. Varmaya çalıştığım yerorası değildir.
Ben, yargıçların günümüz Türkiye toplumununhassasiyetlerine ne kadar uzak kaldıklarını, verdikleri kararların maşerivicdanda kapanmayan ve güven sarsan yaralar açtıklarını, “Tepkisel Kararlar”kavramıyla açıklamak istiyorum.
Hukuk adamlarının adalet tesis ederken yürütmeerkinden, konjonktörden, toplumsal baskıdan ve ideolojik taassuplardan bağımsızolarak kanunun emrettiği şekilde karar veremediği durumlarda; hukuk devletindende, adaletin tecellisinden de bahsetmek mümkün olmaz. Vurgulamak istediğimiz;konu ve durum ne olursa olsun, hukuk adamlarının kanuna ve vicdana göre hareketetmesi ve doğru bildiklerini yapması gerekirken, kamuoyu baskısına, sosyalmedya kampanyalarına veya toplumsal infiallere göre karar ve tutumdeğiştirmelerini tartışmaya açmaktır. Zira bir yargıç, sosyal medyakampanyaları sonucu verdiği ve doğru olduğuna inandığı bir kararını değiştirmekzorunda kalıyorsa, bu kişinin yargıçlık vasıflarını taşıdığı noktasında derinendişelerimiz olacaktır. Eğer bir yargıç, yanlış bir karar verdiğini sosyalmedyada ve toplumda oluşan infial sonucu fark ettiyse, bu kişinin daha önceverdiği tüm kararlarının da hatalı olabileceği noktasında aynı şekilde şüpheleroluşacaktır. Yani, her iki ihtimalde de, yargıcın vermiş olduğu kararıtoplumsal baskı ile değiştirmesi olmaması gereken bir hamledir. Bu karar mevcuthaliyle hatalıysa hiç alınmamalıydı, hatalı değil ancak kopan fırtına yüzündendeğişiyorsa yargıç bu sefer toplumu teskin etmeyi hedeflerken adaleti yoketmekte, gerçek görevini yapmamakta, hak yemekte ve toplumsal düzenibozmaktadır.
Son dönemde kamuoyuna yansıyan pek çok olaydagözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan birçok zanlının, konu sosyalmedyada gündem olduktan sonra yeniden gözaltına alınıp tutuklandığınıgörüyoruz. Hatta gözaltı işlemi dahi yapılmayan, polis merkezine davetle gidenve kapıda karakol amiri tarafından karşılanan isimlerin sosyal medyadakitepkilerden ve kampanyalardan sonra tutuklandığına şahit oluyoruz. Tam tersiörnekler de mevcut. Yazılı ve görsel medyadan derlenen bazı örnek vakalarüzerinden konuyu daha detaylı irdelemekte fayda görüyoruz:
Ø 12 Eylül 2016 günü İstanbul'da hemşirelik yapan Ayşegül Terzi, çalıştığı hastaneden çıkıp evine giderken bindiğiotobüste, Abdullah Çakıroğlu' nun saldırısına uğradı. Terzi saldırganınkendisine ‘Şort giyenler ölmeli’ diyerek sözlü sataştığını, ardından daotobüsün demirinden destek alarak yüzüne tekme attığını anlattı. Haberin basınayansıması üzerine otobüsteki kamera kayıtlarına ortaya çıktı. 17 Eylül günüsaldırı kamuoyunda ve sosyal medyada büyük tepki çekince, 35 yaşındaki özelgüvenlikçi Çakıroğlu gözaltına alındı ve 19 Eylül günü tutuklandı. (29.10.2016Hürriyet Gazetesi http://www.hurriyet.com.tr/gundem/tekmeci-abdullah-cakiroglu-tutuklandi-40262342 )
Ø Haziran 2016’da Pendik'te üniversitesiöğrencisi Asena Melisa Sağlam'ı şort giydiği gerekçesiyle darp eden şüpheliErcan Kızılateş, 'atılı suçların basityaralama kapsamında kalma ihtimali olduğu' gerekçesiyle tutuklamatalebinin reddine karar verilerek serbest bırakıldı. Karar kamuoyunda tepkiylekarşılanınca yeniden gözaltına alınıp tutuklandı. (22.06.2017 Sputnik https://tr.sputniknews.com/turkiye/201706221029003065-sortlu-kiza-saldiran-kizilates-tutuklandi/ )
Ø Rize'de, yolda yürüyen R.T. adlı genç kadınasaldırarak tekmeleyip yumruklayan, B.G., gözaltına alınıp çıkarıldığı hakimliktarafından adli kontrolle serbest bırakıldı. Olaya konu görüntüler eşliğinde bukonu sosyal medyada gündeme gelince şahıs tekrar gözaltına alınarak tutuklandı.(28.07.2019 Odatv https://odatv.com/yeniden-gozaltina-alindi-28071953.html )
Ø Ocak 2019’da Bursa'nın Orhangazi ilçesindesözlü taciz ettikleri genç kadının erkek arkadaşının tepkisi üzerine saldırıptekme tokat darp eden 5 kişi emniyette ifadeleri alındıktan sonra savcılıktalimatıyla serbest bırakıldı. Olayın sosyal medyaya yansıması üzerine BursaCumhuriyet Başsavcılığı, şahısların serbest bırakılmasından sonra hareketegeçti. Başsavcılık serbest bırakılan şahısların yeniden gözaltına alınması içinpolise talimat verdi. Talimatın ardından olaya karışan 3 kişi gözaltına alınmıştır.(31.01.2019 – Hürriyet gazetesi http://www.hurriyet.com.tr/gundem/genc-cifti-dovup-serbest-birakilmislardi-tekrar-gozalti-41101544 )
Ø Ağustos 2019’ da Zonguldak’ta, yengesi 3 çocukannesi Leyla Köse’yi(50) baltayla saldırarak ağır yaralayan kayınbiraderi SavaşOrhan Köse, ifadesi alındıktan sonra savcılık kararıyla serbest bırakılmıştır. Baltadarbeleriyle yaralanan, Bülent Ecevit Üniversitesi Sağlık Uygulama ve AraştırmaMerkezi’nde ameliyat edilen ve vücudunda kırıklar olduğu belirlenen Leyla Köse,tedavisinin ardından taburcu edilmiş ve kayınbiraderi Savaş Orhan Köse ile aynıköyde yaşıyor olması nedeniyle kent merkezindeki kızının evine sığınmak zorundakalmıştır. DHA’ nın Leyla Köse'nin dramını dile getiren haberin ardındanharekete geçen Çaycuma Başsavcılığı, Savaş Orhan Köse hakkında yakalama kararıçıkartmıştır. Jandarma tarafından tekrar gözaltına alınan Savaş Orhan Köse,sevk edildiği adliyede ‘kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan tutuklandmıştır.(28.08.2019 Hürriyet Gazetesi http://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/zonguldak/o-kayinbirader-tutuklandi-yeniden-41314324 )
Ø Trabzon’da bir çocuğa cinsel istismardabulunduğu için gözaltına alınan ve serbest bırakılan zanlıya tepki gösterenmahalle halkı, olayın görüntülerini sosyal medya üzerinden paylaşarak MesutTuran’ın tutuklanmasını istedi. Kısa sürede yayılan görüntüler ve medyada çıkanhaberlerin ardından tepkiler üzerine cumhuriyet başsavcılığı, yeniden yakalamakararı çıkarmış ve Mesut Turan sevk edildiği mahkemece tutuklanmıştır.” (22 Haziran 2019 Evrensel https://www.evrensel.net/haber/381710/serbest-birakilan-istismar-sanigi-tepkiler-uzerine-tutuklandi )
Ø Ağustos 2019’da Bursa’nın Gemlik ilçesinde yeğenlerini görmeyegelen yüzde 92 engelli Gaziyi ayaklarını uzattı diye döven 3 saldırgan önce gözaltınaalındı. Zanlılar emniyetteki işlemlerinin ardından çıkarıldıkları mahkemeceserbest bırakıldı. Olay sosyal medyaya yansıyınca tepkiler üzerine tekrardan gözaltınaalınıp tutuklandır. (14.08.2019 Karar Gazetesi- https://www.karar.com/bursa/gaziyi-dovup-serbest-kalan-3-saldirgan-tutuklandi-1296743# )
Ø 6 Temmuz 2019’da İstanbul, Pendik’te AdlarıHasan Sel ve Hüseyin Sel olan iki şahıs, kendilerine yol vermediklerigerekçesiyle bir aracın önünü kesti. Ardından iki şahıs, içerisinde hamile birkadının ve eşinin bulunduğu araca tekmelerle saldırdı. Şahıslardan biri aracınaynalarını tekmeleyerek kırdı, daha sonra aracın kaputuna çıkarak tekmeledi.Hamile kadının ‘polisi arıyorum' demesine aldırış etmeyen şahıslar, çiftedehşeti yaşattı. O anlar aracın içerisindeki çift tarafından cep telefonukamerasınca kaydedildi. Dehşeti yaşayan çiftin şikayetine rağmen hükümetyetkilileri ile fotoğrafları da basına yansıyan ve bir baklava şirketininsahibi olan saldırganlar hakkında gözaltı işlemi dahi uygulanmadı. Görüntülersosyal medyada yer alınca büyük tepki topladı. Kamuoyu baskısı nedeniylesaldırganlar bir gün sonra 8 Temmuz’da polis merkezine davet edildiler. Şahıslar Pendik Şehit Adil Gözalıcı PolisMerkezi’nde amir tarafından kapıda karşılandı. Polisin saldırganları kapıdakarşıladığını gösteren fotoğrafların medyada yer alması üzerine polis merkeziamiri görevden alındı. Saldırganlar da mahkeme tarafından tutuklandı. (8 Temmuz2019 Sözcü Gazetesi https://www.sozcu.com.tr/2019/gundem/turkiyenin-konustugu-trafik-magandasi-polis-merkezine-geldi-5219097/ )
Ø Ağustos 2019’da bir aile Eminönü’nde lokantaçalışanlarının saldırısına uğradı. Hastanelik olan ile bireylerinin iddiasınagöre polis olay yerinde tutanak dahi tutmadı. Konu Twitter’da paylaşılıncatepki topladı. Kanun uygulayıcıların tutumu da değişti, çalışma başlatanİstanbul Emniyet Müdürlüğü ekiplerince, olaya karıştığı iddiasıyla 8 şüpheli hakkındagözaltı kararı çıkarttı.” (08.08.2019 NTV https://www.ntv.com.tr/turkiye/eminonudeki-balikcida-darp-iddiasina-8-gozalti-karari,MUhOlOD4Y02oytIxG9ZJmw )
Sonuçolarak, yukarıdasaydığımız ve kamuoyunun gündemini oldukça uzun süre meşgul eden olaylara konu birçokkarar, sosyal medyada yaşanan tepkiler neticesinde savcılıklar ve mahkemeler tarafındanhızlı bir şekilde kaldırılarak; aksi yönde kararlar alınıp toplumsal reaksiyonaparalel şekilde hareket edilmiştir. İlk kararı alan kişiler ile ikinci kararıalan kişiler aynı kişilerdir. Bu kişiler, işi bir nevi kılıfına uydurmak içingöstermelik bir itiraz dilekçesi üzerinden kararlarını gözden geçirmiş iselerde, aslında kararlarda değişikliğe neden olan baskı unsuru kamuoyunda oluşanalgıdır. Kamuoyunda oluşan algı eğer hukuka da uygun bir netice yaratmışsa bubir kazanımdır. Bir nevi halk jürisinin, kendi değerlendirmesiyle doğru sonucaulaştığını göstermektedir. Ancak alınankarar, örneğin CMK’ ya göre tutuklanmaması gereken bir kişinin tutuklanmasınaya da şartları oluşmadığı halde gözaltına alınmasına neden olmuşsa, bu durumfail bakımından haksızlıktır. Toplumsal tepki ve algıların, yargıç kararlarınabu kadar net bir şekilde tesir etmesi suçlu kişilerin ceza almamasını, masumkişilerin de cezalandırılması sonucuna kadar işi götürebilecektir.
Buaçıdan olması gereken, karar alan yargı makamlarının önce somut olay üzerindederinlemesine düşünüp, gereken araştırmaları detaylı şekilde yaptıktan sonrabir kanaate varması ve bu kararının da arkasında durmasıdır. Karar verildiktensonra, bu karar üzerinde yapılan oynama ve değişikler, halk nezdinde yargımakamlarının kutsallığına gölge düşürmekten başka bir işe yaramamaktadır. Buaçıdan ülkemiz hukuk sistemi, özellikle ceza hukuku alanında sahibi tarafındanreddedilmiş, tanınmamazlıktan gelinen, konjonktür ya da toplumsal baskı ilealınmış ancak sonradan kararda imzası olan yargıç/savcıların kendikararlarından köşe bucak kaçtığı, utanç vesikası sayılacak evraklar ile doludur.
Hakimler ve savcılar kararları ile konuşur. Ülkemizdehiç kimse yargılanmayacağını garanti edemez. Önemli olan, yargılama yapıpkararları veren hakimlerin; hakim, fehim, müstakim ve emin, mekin, metinolmalarıdır. Aksi halde, toplumsal baskılar ve reaksiyonlara karşı dikduramayan yargıçların, adalet üretmek yerine süreci idare etmekten öte birfonksiyon icra edemeyeceğini söylemek kahinlik olmayacaktır.
FATMA VİLDAN YİRMİBEŞOĞLU