MÜFTÜLERE RESMİ NİKÂH YETKİSİ VERİLİP VERİLMEYECEĞİ
“İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir.
Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun filminden, hayatından,her şeyinden vazgeçmesi demektir.”
Tarkovski
Nüfus Hizmetleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı İle İlgili Görüşler
Türkiye Cumhuriyetikurulduğu günden beri, din-devlet-toplum ilişkilerinin ve bu bağlamda laiklikpolitikalarının nasıl yorumlanacağı ve uygulanacağına ilişkin sorunlarlakarşılaşmıştır. Halifeliğe son veren Cumhuriyetin kurucuları laikliği anayasalbir ilke olarak kabul etmiştir. Türkiye bağlamında din işlerinin devlettarafından denetimi, laiklik ilkesinin uygulamada din işlerini düzenleyenmerkezi ve hükümetlere bağlı bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nınkurulmasıyla sonuçlanmıştır.
Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart1924 tarihinde Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin yerine kurulan, İslâm dininininançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusundatoplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmekle görevli kurumdur. MustafaKemal Atatürk’ün emriyle 429 sayılı kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığınabağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur.(i)
Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görevli olan ve Müslümanların din işlerine bakan,fetva veren kişilere müftü denilmektedir. Arapça kökenli bir kelimedir.Müftüler İslâm Hukuku olarak adlandırılan şeriati temsil etmektedirler. Bunedenle zaman zaman vermiş oldukları fetvalarla bazı dönemlere damgalarınıvurmuşlardır. Buna benzer bir şekilde son zamanlarda gündeme gelen, köşeyazarlarından din adamlarına, siyasetçilerden vatandaşa kadar toplumun büyükkesiminin dikkatini çeken, bir kesim tarafından eleştirilirken başka bir kesimtarafından destek bulan bir konu haline gelen müftülere resmi nikâh kıyma yetkisinin verilip verilmeyeceğisorunsalı bu yazının temasını oluşturmaktadır. Evlilik birliği ve ailekavramları üzerinde durulduktan sonra Nüfus Kanununda değişiklik yapılarak müftülere nikâh kıyma yetkisiverilmesi görüşünü destekleyenlerin ve değişikliğe tepki gösterenlerinfikirlerine yer verilip sonuç olarak kendi görüşümü kaleme alacağım.
A.Geçmişten Günümüze Türk Toplum Yapısında Evlilik Müessesesi veGelinen Son Nokta
1.Osmanlı Döneminde Aile ve Nikâh Kavramı
Orta Asya’da İslam öncesindekidönemi de kapsar şekilde esasen Türk ailesi çekirdek aile tipinde olup, kadın erkek ile eşit haklara sahiptir.Türklerde çok eşli evlilik hiçbir zaman hoş karşılanmamıştır. Osmanlıdöneminde Türk aile yapısı yarı pederşahi olarak şekillenmiş, ana, baba,çocuklar, gelinler aynı evde oturmuşlardır. Köylerde, aile hayatında tekkadınla evlilik yaygın iken şehir ve kasabalarda devlet erkânı ve zenginlerharemlerinde nikâhlı eşler yanında cariyeler bulundurmuşlardır.
Bilindiği üzere, tarihte İslamülkelerinde insanlar arasında meydana gelen hukuki anlaşmazlıklarısonuçlandırmak, hukuka aykırı davranışların cezasını hükme bağlamak, verdiklerihüküm ve cezaları infaz etmek üzere devletin yetkili kurumları tarafından kadılar görevlendirilmiştir.Kadılara bunların yanı sıra dinî, malî, idarî, eğitim-öğretim gibi görevlerinverildiği de görülmüştür.
Osmanlı döneminde evlilik birliğinin kurulmasını sağlayan nikâhmüessesesine bakıldığında ilk zamanlar nikâhların kadı tarafından verilen izinüzerine kıyılması bir mecburiyet olmasa bile, tatbikatta nikâhların bizzat kadıhuzurunda veya kadıdan alınan izin üzerine imamlar tarafından kıyıldığıanlaşılmaktadır. Osmanlı’da kadılar huzurunda çok sayıda nikâh kıyıldığı,mahkeme sicillerine bakıldığında bariz bir şekilde görülmektedir.(ii)
İslâm hukukunda ve Osmanlıuygulamasında “kadın”ın statüsünü yakından etkileyen uygulamalara bakıldığındaen önemlilerinden birisinin taaddüt-ü zevcat yani çok kadınla evlilik olduğugörülmektedir. Bu konuyla ilgili Osmanlı Devleti’nde birçok araştırma yapılmıştır.Bu araştırmaların sonuçlarına bakıldığında çok eşlilik örnekleri görülmeklebirlikte sayılarının son derece sınırlı olduğu ortaya çıkmaktadır. Yöneticisınıf üyeleri mevki ve rütbelerinin derecelerine göre, büyük servetlerinintanıdığı imkânlar çerçevesinde konakları içinde birden fazla eşleri vecariyeleri ile yaşarken, halk tabakasında ve köylerde taaddüt-ü zevcat oranının son derece düşük olduğu görülmüştür.
2.Türkiye Cumhuriyeti’nde Aile ve Nikâh Kavramı
1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesinin yürürlükten kaldırılmasından sonra 4 Ekim 1926tarihli Türk Kanunu Medenisinin kabulüne kadar başarılı olamayan 1923 ve 1924tarihli kanun tasarılarının dışında, Türkiye aile kanunundan mahrum kalmıştır. 1926 yılında, döneminin kanunları arasında en iyisi olarakkabul edilen İsviçre Medeni Kanunundan iktibas yoluyla 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi kabul edilmiştir. Kabuledilen Medeni Kanunun getirdiği aile anlayışında;kadın erkek eşitliği benimsenmiş, aile, hukuk sisteminde devleti ilgilendirensosyal bir kurum olarak belirlenmiştir.
Türk Kanunu Medenisi ile tek eşleevlilik ve yapılan evliliğin resmi memur önünde yapılması zorunluluğu,boşanmanın hâkim kararına bağlı olması, çocukların gözetiminin ana-babanınortak sorumluluğuna bırakılması, mirasta kadın ve erkeğe eşit hisselerintanınması olmak üzere esaslı bir sistem tesis edilmiştir.
1926 yılında kabul edilen TürkMedeni Kanunu’nun amacı, resmi nikâh müessesesi ile kadının sosyal konumunu güçlendirmek, aileyi, ana veçocukları korumaktır. Dini nikâha dayalı evlenmelerin, kadın ve çocuklaryönünden doğurduğu sakıncalar gözetilerek resmî nikâh yapılmadan dini törenyapılmasının ceza yaptırımına bağlanmıştır. Her ne kadar Mayıs 2015 yılında Anayasa Mahkemesinin kararı (iii) ile budüzenleme kaldırılmış olsa da böyle bir düzenleme yapılmış olmasının amacınınkamu düzenini ve kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu tartışmasızdır. MedeniKanun’un özellikle resmi nikâh akdine ilişkin hükümlerinin gerektiği şekildeuygulanmasının Türk toplum ve aile hayatı açısından taşıdığı önem ve bu hükümlere uyulmadandini nikâha dayalı olarak oluşturulan birlikteliklerin özellikle kadın Anayasa’nın 174’üncü maddesiyle resminikâh kurumu özel olarak korumaya alınmıştır.
17 Şubat 1926 tarihli 743 sayılıTürk Medeni Kanunu 75 yıllık bir uygulamanın ardından, 22 Kasım 2001 tarihinde kabul edilip 8 Aralık 2001 tarihinde 24607 sayılı ResmiGazetede yayımlanıp 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yeni TürkMedeni Kanun’u ile yürürlükten kaldırılmıştır.
4721 sayılı Medeni Kanun ile 743sayılı Medeni Kanuna göre, evlilik birliğinin korunmasına ilişkin farklı veyeni düzenlemeler getirilmiştir. Bu Kanun ile Türk kadınının aile içindeerkekle tam eşit duruma geldiğini beyan etmek yanlış olmayacaktır. Yeni Medeni Kanun’un 124. maddesi, eskiMedeni Kanun’un evlenme yaşı ile ilgili 88. maddesinde erkekler için on yedi, kadınlar için on beş yaşıntamamlanması şartını, kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla herikisi içinde on yedi yaşın doldurulması olarak değiştirmiştir. Benzer şekildeEski Medeni Kanun’un aynı maddesinin ikinci fıkrasındaki erkekler için on beş,kadınlar için on dört yaşın doldurulması ile mümkün olağanüstü evlenme yaşı, yeniMedeni Kanun’da yine kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla her ikisi için de on altı yaşınıdoldurulması şeklinde değiştirilmiştir.
3.Gelinen Son Nokta: Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı KanunlardaDeğişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
Ülkemizde resmi nikâh, bir kadın ve erkeğin belirli şartlara haiz olması koşuluyla şahitlerhuzurunda beraber yaşamak istediklerini resmen ilan etmeleri demektir. Nikâhkıyma yetkisi belediye başkanlarında, köylerde ise muhtarlardadır.Ancak kıyılacak nikâh yurtdışında ve taraflar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise ülkeninresmi makamlarınca ya da talep doğrultusunda konsolosluklarda kıyılmaktadır.Ancak eşlerden bir tanesi yabancı uyruklu ise o ülkenin kanunlarınca resmimakamlar tarafından da nikâh kıyılabilmektedir. Ülkemizde bir Türk yabancıylaevlenecekse ise yine ülkemiz kurallarına göre nikâh kıyma işlemi gerçekleştirilmektedir.(v) Dini nikâh ise ancak resmi nikâhtan sonra veeğer taraflar isterse yapılmaktadır. Dini nikâhın kıyılabilmesi için evlilikcüzdanının ibrazı kanunen zorunludur.
Nüfus Hizmetleri Kanunu ile BazıKanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Türkiye Büyük MilletMeclisi’nden geçerek yasalaşır ise nikâh kıyma işlemine ilişkin 22. Maddeaşağıdaki gibi olacaktır:
“(1) Bakanlık, evlendirmeişlemlerinin nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinin bütünlüğü içerisindeyürütülmesi için gereken her türlü tedbiri alır ve uygular. (2) Evlendirmememuru; belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceğimemur, köylerde muhtardır. Bakanlık, il nüfus ve vatandaşlık müdürlüklerine,nüfus müdürlüklerine ve dış temsilciliklere, il ve ilçe müftülüklerineevlendirme memurluğu yetkisi ve görevi verebilir. Eşlerden birinin yabancıolması halinde evlendirmeye, (...)(1) belediye evlendirme memurlukları ilenüfus müdürleri yetkilidir.”
Yapılmak istenilen düzenlemeyidestekleyenlerin görüşleri ile karşı çıkanların görüşlerine aşağıda ayrı başlıklar halinde yer verilecektir ancaksadece bu düzenlemeye bakıldığında dahicevaplandırılması gereken birçok soru akla gelmektedir. Örneğin, nikâh kıyılması için gerekli olan şartlar İslâm dininde ve medeni kanunundabirebir örtüşmemektedirler. İslam dininin açık olan temelkaidelerini hiç bir devlet veya tüzel kişilik tarafındandeğiştiremeyeceğine göre meydana gelen çatışmaların nasıl çözüleceği sorunu ortayaçıkacaktır. En açık örneklerden biri sütkardeşler arasındaki evlilik yasağı,bir diğeri evlatlık ile evlenebilmek serbestliği medeni kanunumuz ileörtüşmemektedir. Dini törenle veya bir din görevlisi tarafından nikâhının kıyılmasınıısrar eden bir vatandaşın nikâhını kıymayı müftü hangi gerekçe ilereddedebilir veya kıyarsa bu dini bir nikâh olur mu? Din görevlisi,sütkardeşliği nasıl kontrol edebilir? Cinsiyet değişikliği yapan kişilerin sözkonusu olduğu nikâhları kıymayı red mi edecektir? Cinsiyet değişikliği yapan vekendini dindar olarak tanımlayan bir kimsenin dini tören talebi ne gerekçe ilereddedilebilir? Belki hukuk düzenimiz açısından günümüz içintartışmaya yer bulamasa da evlenmek ne çeşit bir haktır? Temel haklardan biri iseki öyle görünmekte devletin temel haklara erişimde kişilere sağladığı hizmetlerineşit olması gerekmez mi? Farklı dinmensuplarının dini nikâh talepleri, İslâm dininin farklı mezhep veyayorumlarının nikâhın şartları ile ilgili farklı yorumları nikâh işleminikarmaşıklaştırmaktadır. Dini kurumların devletten tamamen bağımsız olduğu bir sistem için uygun olsa da müftülere nikâh yetkisibizim için uygulanması karmaşık bir sistemdir. Dinin devlet işlerindenayrılması pratiğimizin kaynağı olan kıta Avrupa'sında daha çok kabul gören "medeni nikâh”ın devlet görevlilerince gerçekleştirilmesi hukuki ve fiili karışıklıkları önleyebilir. Bu halde vatandaşların mensupoldukları dine uygun dini nikâh da kıymalarına hiçbir engel bulunmamaktadır.
B. Yasa Tasarısını Destekleyenlerin İleri Sürdükleri Gerekçeler
Yasa tasarısını destekleyenler her şeyden önce ve en kuvvetli şekilde NüfusHizmetleri Kanunu’nun bazı maddelerini değiştiren Kanun Tasarısı ile evlenmeehliyeti ve evlenme engellerinin değiştirilmediğini, evlendirme memurutanımının da değiştirmediğini, sadece il ve ilçe müftülüklerinin eklendiğini,vatandaşlara, resmi nikâh kıyanlara ilaveten yeni seçenekler sunarak resmi nikâhın teşvik edildiğini ve kolaylaştırıldığını, bu suretle evlendirme işlemlerinikolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir şekilde hizmet alımını sağlamak’gerekçesiyle savunmaktadır. Fakat bu görüşe katılabilmemiz mümkün değildir.Zira TÜİK’in evlenme ve boşanma istatistikleri ve İç İşleri Bakanlığından alınan veriler aşağıdabilginize sunulmuştur. Bu veriler ışığı altında devletin resmi nikâh talebinemevcut durumla yetişememesi gibi bir durum söz konusu değildir.
Evlenme ve Boşanma İstatistikleri, 2016 (Tüik)
2012 2013 2014 2015 2016
TR Türkiye-Turkey 603 751 600 138 599 704 602 982 594 493
Evlenen çiftlerin sayısı 2015 yılında 602 bin 982 iken 2016 yılında %1,4 azalarak 594 bin 493 olmuştur. Kaba evlenmehızı binde 7,5 olarak gerçekleşmiştir. Boşanan çiftlerin sayısı 2015 yılında 131 bin 830 iken 2016 yılında %4,3 azalarak 126 bin 164 olmuştur. Kaba boşanma hızı binde 1,59 olarak gerçekleşmiştir.
Ayrıca bu görüşü savunanlar tarafından bazı vatandaşların dinihassasiyetlerinin olabileceği, bu nedenle resmi nikâhı yaptırdıktan sonra nikâh belgesiyle beraber dininikâh yaptırmak için tekrar işlem yapmaları gerektiği, bu nedenle iki kez yorulduklarıbeyan edilmiştir. Dini hassasiyeti olan vatandaşlar bakımından iki kez işlem yapılması gerekiyorolsa bile bu nokta da din kuralları ile medeni yasa kurallarının uyuşmadığıdurumlarda yine dini hassasiyeti olanvatandaşların mağduriyeti doğacaktır. Devletin burada izleyeceği politika enbaşta resmi nikâhtan sonra dini nikâh yaptırılmasının zorunlu olup olmayacağınınetleştirilmesi şeklinde olmalı ve bu konuda dini hassasiyeti olanvatandaşların bilinçlendirilmesi şeklinde olmalıdır.
Yine bu görüşü destekleyenlerarasında Batı’da kilise dışında başka yerde nikâh kıyılmadığını, benzeruygulamaların dünyanın farklı yerlerinde de yürürlükte olduğunu beyan edenlerbulunmaktadır. Fakat Batıdaki uygulamalardan hangi ülkenin kastedildiği,bizdeki uygulama ile benzeyen veya farklı olan yönlerin neler olduğu hususunda,herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca Kilisede kıyılan nikâhtan sonra odevlet kanunlarına göre resmi nikâh işleminin de yapılıp yapılmadığı, Kilisedenikâh kıyma işleminin opsiyonel olupolmadığı hususlarında aydınlatıcı bir açıklamaya yer verilmemiştir.
C. Yasa Tasarısına Tepki Gösterenlerin Gerekçeleri
Nüfus Hizmetleri Kanununun bazımaddelerinin değiştirilmesine tasarıya tepki gösterenlerin ortak noktası değişikliğin laiklikilkesine aykırılık taşıdığı, mezhep ayrımı oluşacağına dair endişelerin olması, ve çocuk yaşta zorla evliliklerin yaygınlaştıracağı eleştirisiile yapılmaktadır.
Bu bağlamda Medeni Kanuna göre belirlenmişyaş sınırının, evlenme ehliyetinin, sağlık koşullarınınelvermesi, yakın hısımlık olmaması gibi ölçütlerin, tasarıyla öngörülendüzenleme sonrası kanuna göre değil, dini yaklaşıma, müftülerin ve imamlarındünya anlayışlarına göre belirleneceği, bundan da en çok zararı kadınların göreceği, adım adım sosyal hayatın dini kurallara görebiçimleneceği, çocuk evliliklerinin önündeki son bariyerinde yıkılacağı, zira81 ilde, 919 ilçede evlendirme dairelerinin olduğu, 18 binden fazla köymuhtarlarının da nikâh kıyabildiği, bu durum göz önüne alındığında yapılmakistenilen düzenlemenin keyfi olduğu belirtilmektedir.
Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı tarafındanyapılan açıklamada bu düzenlemeyle birlikte toplumun ‘müftüye ve belediyeye nikâh kıydıranlar’ diye bir kez daha bölüneceği,müftülere nikâh kıydıranların ne kadar dindar, belediyelere nikâh kıydıranlarınise dinsiz olduğu gibi düşüncelerin ortaya çıkabileceği, toplumun karşı karşıyaolduğu farklı kırılma hatlarının, bu defa doğrudan doğruya toplumun bel kemiğiolan aile kurumunun içine gireceği belirtilmiş, işte bu sebeple resmi nikâhınAnayasamızın 174/4. maddesiyle koruma altına alınmış olan İnkılâp Kanunlarıarasında sayıldığı vurgulanmıştır.
Batı da nikâhı din adamlarıkıyıyor gerekçesine” karşı emekli Aile Mahkemesi Yargıcı Avukat Eray Karınca,batıdaki uygulama ile ülkemizde getirilen uygulamanın aynı şey olmadığını,batıda kadını erkekle eşit kılan hakların içselleştirildiğini, dinselargümanların batıda bu anlamda bir talebinin ve kısıtlamasının olmadığını,fakat ülkemiz bakımından müftülere böyle bir yetki verilmesi halinde dinsel boyutunun ön plana çıkacağını, ardından mirasta vetanıklıkta da bunun gibi dinsel argümanların da önünün açılacağını, yapılandüzenlemenin önemli ve bilinçli bir tercih olduğunu çünkü kadınıncumhuriyetteki en önemli kazançlarından birisinin medeni nikâh olduğunu ifadeetmektedir.
SONUÇ
Modern toplumlar da dini nikâhtöreni ile ilgili düzenlemelere bakıldığında genel olarak iki farklı düzenlemebulunmaktadır. Bunlardan ilki sadece devletin resmi kurumlarıncagerçekleştirilen ve kanunen evli olmakiçin gerçekleştirilmesi gereken "medeninikâh" daha çok Avrupa'da uygulanmaktadır. Bu seçenekte, dini nikâh devletkurumları karşısında kişilere hiç bir avantaj sağlamamaktadır. Bu düzendeevliliğe bağlı hakları elde etmek için "medeni nikâh" gerekmektedir.Ülkemizde de yakın tarihe kadar durum bu iken herhangi bir aksaklık veyatartışma konusu olmadan uygulama devam etmekteydi. "Medeni nikâh"ın ayrıca dini görevlilertarafından gerçekleştirilebileceği ikinciseçenekte ise "medeni nikah" için uyulması gereken kurallar ve prosedürdeğişmemekte işlemi yapan kişi bir din görevlisi olabilmektedir. Resmi nikâhınmüftülerce kıyılabileceği düzenlemesi ile ülkemizde de buna benzer bir uygulamaortaya çıkarılmak istenilmektedir. Kanaatimce her şeyden önce modern toplumlardauygulanan bu iki uygulama arasında geçiş yapmak için ülkemiz bakımından haklı bir açıklama bulunmamaktadır. Yapılmak istenilendüzenlemeden ziyade eski düzenleme toplum yapımıza daha uyum sağlamaktadır.
1982 Anayasası’nın Diyanet İşleriBaşkanlığını düzenleyen 136. maddesine bakıldığı zaman Diyanet İşleri Başkanlığınıngenel idare içerisinde yer aldığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütünsiyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak vemilletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edindiği görülmektedir. Bunedenle belirtmek isterim ki nikâh yetkisinin müftülüklere verilmesi TürkiyeCumhuriyeti vatandaşı olup da İslam dinini seçenler ile Yahudi veya Hıristiyan olanlar arasında eşitlik ilkesini zedeleyecektirve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinme felsefesine ters düşecektir.
Bunlara ek olarak 4121 sayılıDiyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 1. maddesindeDiyanet İşleri Başkanlığının görevi düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre “İslamDininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, dinkonusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığabağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur. (Ek fıkra: 12/7/2013-6495/4 md.) Diyanet İşleri Başkanlığı veBaşkanlığın izin verdiği vakıf, kurum ve kuruluşlar dışında, diğer kurum vekuruluşlar ile özel ve tüzel kişiler tarafından “Diyanet” kelimesi isim, unvan ve marka olarak kullanılamaz.” Bu düzenlemede çok net bir şekilde yerverildiği üzere Diyanet İşleri Başkanlığı İslam dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek üzerekurulmuştur. Bir devletin resmi nikâhının kıyılması işlemi İslam diniyle ilgiliişler arasında görülemez. Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevtanımı arasına nikâh işlemi girmemektedir. Böyle bir düzenleme ülkemizde huzur içerisinde yaşamak isteyen farklıdin ve mezheplere bağlı insanları kapsayıp kapsamayacağı probleminidoğurmaktadır.
Bahse konu düzenlemenin yapılması halinde nikâh için gerekli olanşartların aynen baki kaldığını kabul ettiğimiz zaman Diyanet İşleriBaşkanlığının bu evrakları toparlayacak, denetleyecek müessesinin bulunmamasınedeniyle fiilen amaçlandığı gibi verilebilecek bir hizmet olarak görmediğimizibelirtmemiz gerekmektedir. Gerek bahse konu nikâh işleminin görev tanımıkapsamına girmemesi gerekse ilgili işlem için gerekli evrakların denetlemesi veincelemesi için tek başına Nüfus Kanununda değişiklikyapılması yeterli olmayacaktır.
Hukuki bir düzenleme yapılmadanönce toplumsal bir ihtiyaç olup olmadığı ve bu yönde bir talep olup olmadığıhususlarının araştırılması ve ön hazırlığının yapılması gerekmektedir. Buanlamda yukarıda verilen rakamlara bakıldığında resmi nikah işlemini kıyacakmemur sayısında herhangi bir eksiklik söz konusu olmadığı aşikardır.Ayrıca kanaatimize göre toplumda buyönde bir talepte mevcut değildir zira bu değişikliğin yapılması söz konusu olmadanönce müftülüklere bu yönde yapılan başvuranlardanhiç bahsedilmemiştir.
Son olarak bir hususun üzerindedaha durmak gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti gerek Anayasal hükümler veulusal mevzuat gereğince gerekse taraf olduğu uluslararası sözleşmeler gereğince toplumun doğal ve temel unsuru olan aileyi korumaklagörevlidir. Birleşmiş Milletler Yasası, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, İnsan HaklarıSözleşmesi ve Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Hakkındaki Sözleşmegereğince kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması, ailede, ekonomide,siyasette ve çalışma alanında ayrımcılığa maruz kalmaması gerekmektedir.
Av. Vildan YİRMİBEŞOĞLU
İstanbul Barosu
Yayım yeri: Türkay Dergi Ekim 2017 sayısı
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ihttps://tr.0wikipedia.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRGl5YW5ldF_EsMWfbGVya
V9CYcWfa2FubMSxxJ_EsQ
ii 1290/1874 tarihli Sicillât-ı şer’iyye ve zabt-ı deâvî cerideleri hakkında ta’lîmât ile, nikâh izinnâmelerinin tescili de
kanunlaştırılmış, (Düstur I/4/83); 1298/1881 tarihli nizamnâmenin yerine kâim olan 1318/1900 tarihli Sicill-i Nüfus Nizamnâmesi, aynı usulü teyid etmiş; ancak imam ve ruhânî reislerin nikâhları nüfus idaresine bildirme müddeti 8günden 15 güne çıkarılmıştır (Düstur, I/7/433); Bunun da yerine geçen 1320/1902 tarihli nizamnâme aynı hükümleri tekrar edilmiştir. (Düstur, I/7/864) 1332/1914 tarihli Sicill-i Nüfus Kanunu aynı istikamette hüküm koymuş, ancak nikâhı nüfus dairesine bildirmek mükellefiyeti bu sefer imam ve ruhânîreisten alınarakkocayaverilmiştir. Koca, nikâhıkıyan imam veya ruhânî reisten bir ilmühaber alarak nüfus dairesine verecektir.(Düstur, II/6/1244)
iii TCK’nın 230.Maddesi 5 . ve 6. fıkraları Anayasa Mahkemesi’nin 10.06.2015 tarihli kararlarıyla iptal edilmişti. Başvuru
Erzurum Pasinler Sulh Ceza Mahkemesine yapılmıştır. Benzer bir iptal başvurusu aynı mahkeme tarafından 6 yıl kadar
önce oybirliği ile reddedilmiş.
iv Tandoğan, Haluk: Aile Hukuku Ders Notları, Ankara 1965, s. 1.
v Düzenlemeye ilişkin 22. Madde “Bakanlık, evlendirme işlemlerinin nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinin bütünlüğüiçerisinde yürütülmesi için gereken her türlü tedbiri alır ve uygular. (2) Evlendirme memuru; belediye bulunan yerlerdebelediye başkanı veya bu işle görevlendireceğimemur, köylerde muhtardır. Bakanlık, il nüfus ve vatandaşlık müdürlüklerine,nüfus müdürlüklerine ve dış temsilciliklere evlendirme memurluğu yetkisi ve görevi verebilir. Eşlerdenbirinin yabancı olması halinde evlendirmeye,(...)(1) belediye evlendirme memurlukları ile nüfus müdürleri yetkilidir.”şeklindedir.