MÜFTÜLERE RESMİ NİKÂH YETKİSİ VERİLİP VERİLMEYECEĞİ

MÜFTÜLERE RESMİ NİKÂH YETKİSİ VERİLİP VERİLMEYECEĞİ

“İlkelerine bir kez olsun ihanet eden insan, hayat ile olan saf ilişkisini yitirir.

Bir insanın kendine karşı hile yapması, onun filminden, hayatından,her şeyinden vazgeçmesi demektir.” 

Tarkovski


Nüfus Hizmetleri Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı İle İlgili Görüşler

 

Türkiye Cumhuriyetikurulduğu günden beri, din-devlet-toplum ilişkilerinin ve bu bağlamda laiklikpolitikalarının nasıl yorumlanacağı ve uygulanacağına ilişkin sorunlarlakarşılaşmıştır. Halifeliğe son veren Cumhuriyetin kurucuları laikliği anayasalbir ilke olarak kabul etmiştir. Türkiye bağlamında din işlerinin devlettarafından denetimi, laiklik ilkesinin uygulamada din işlerini düzenleyenmerkezi ve hükümetlere bağlı bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı’nınkurulmasıyla sonuçlanmıştır.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart1924 tarihinde Şer’iye ve Evkaf Vekâleti’nin yerine kurulan, İslâm dininininançları, ibadet ve ahlâk esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusundatoplumu aydınlatmak  ve  ibadet  yerlerini yönetmekle görevli kurumdur. MustafaKemal Atatürk’ün emriyle 429 sayılı kanunla Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığınabağlı bir teşkilat olarak kurulmuştur.(i)

Diyanet  İşleri Başkanlığı’nda  görevli  olan ve Müslümanların din işlerine bakan,fetva veren kişilere müftü denilmektedir. Arapça kökenli bir kelimedir.Müftüler İslâm Hukuku olarak adlandırılan şeriati temsil etmektedirler. Bunedenle zaman zaman vermiş oldukları fetvalarla bazı dönemlere damgalarınıvurmuşlardır. Buna benzer bir şekilde son zamanlarda gündeme gelen, köşeyazarlarından din adamlarına, siyasetçilerden vatandaşa kadar toplumun büyükkesiminin dikkatini çeken, bir kesim tarafından eleştirilirken başka bir kesimtarafından destek bulan bir konu haline gelen müftülere resmi nikâh kıyma yetkisinin verilip verilmeyeceğisorunsalı bu yazının temasını oluşturmaktadır. Evlilik birliği ve ailekavramları üzerinde durulduktan sonra Nüfus   Kanununda    değişiklik    yapılarak müftülere nikâh kıyma yetkisiverilmesi görüşünü destekleyenlerin ve değişikliğe tepki gösterenlerinfikirlerine yer verilip sonuç olarak kendi görüşümü kaleme alacağım.

 

A.Geçmişten Günümüze Türk Toplum Yapısında Evlilik Müessesesi veGelinen Son Nokta

1.Osmanlı Döneminde Aile ve Nikâh Kavramı

 

Orta Asya’da İslam öncesindekidönemi de kapsar şekilde esasen Türk ailesi çekirdek aile   tipinde  olup,   kadın   erkek  ile   eşit haklara sahiptir.Türklerde çok eşli evlilik hiçbir zaman hoş  karşılanmamıştır. Osmanlıdöneminde Türk aile yapısı yarı pederşahi olarak şekillenmiş, ana, baba,çocuklar, gelinler aynı evde oturmuşlardır. Köylerde, aile hayatında tekkadınla evlilik yaygın iken şehir ve kasabalarda devlet erkânı ve zenginlerharemlerinde nikâhlı eşler yanında cariyeler bulundurmuşlardır.

Bilindiği üzere, tarihte İslamülkelerinde insanlar arasında meydana gelen hukuki anlaşmazlıklarısonuçlandırmak, hukuka aykırı davranışların cezasını hükme bağlamak, verdiklerihüküm ve cezaları infaz etmek üzere devletin yetkili kurumları tarafından kadılar görevlendirilmiştir.Kadılara bunların yanı sıra dinî, malî, idarî, eğitim-öğretim gibi görevlerinverildiği de görülmüştür.

Osmanlı döneminde evlilik birliğinin kurulmasını sağlayan nikâhmüessesesine bakıldığında ilk zamanlar nikâhların kadı tarafından verilen izinüzerine kıyılması bir mecburiyet olmasa bile, tatbikatta nikâhların bizzat kadıhuzurunda veya kadıdan alınan izin üzerine imamlar tarafından kıyıldığıanlaşılmaktadır. Osmanlı’da kadılar huzurunda çok sayıda nikâh kıyıldığı,mahkeme sicillerine bakıldığında bariz bir şekilde görülmektedir.(ii)

İslâm hukukunda ve Osmanlıuygulamasında “kadın”ın statüsünü yakından etkileyen uygulamalara bakıldığındaen önemlilerinden birisinin taaddüt-ü zevcat yani çok kadınla evlilik olduğugörülmektedir. Bu konuyla ilgili Osmanlı Devleti’nde birçok araştırma yapılmıştır.Bu araştırmaların sonuçlarına bakıldığında çok eşlilik örnekleri görülmeklebirlikte sayılarının son derece sınırlı olduğu ortaya çıkmaktadır. Yöneticisınıf üyeleri mevki ve rütbelerinin derecelerine göre, büyük servetlerinintanıdığı imkânlar çerçevesinde konakları içinde birden fazla eşleri vecariyeleri ile yaşarken, halk tabakasında ve köylerde taaddüt-ü  zevcat oranının  son  derece düşük olduğu görülmüştür.

 

2.Türkiye Cumhuriyeti’nde Aile ve Nikâh Kavramı

 

1917 tarihli  Hukuk-ı Aile Kararnamesinin yürürlükten kaldırılmasından sonra 4 Ekim 1926tarihli Türk Kanunu Medenisinin kabulüne kadar başarılı olamayan 1923 ve 1924tarihli kanun tasarılarının dışında, Türkiye       aile       kanunundan       mahrum kalmıştır.  1926     yılında,      döneminin kanunları arasında en iyisi olarakkabul edilen İsviçre Medeni Kanunundan iktibas yoluyla  743 sayılı  Türk  Kanunu Medenisi kabul    edilmiştir.    Kabuledilen    Medeni Kanunun getirdiği aile anlayışında;kadın erkek eşitliği benimsenmiş, aile, hukuk sisteminde devleti ilgilendirensosyal bir kurum olarak belirlenmiştir.

Türk Kanunu Medenisi ile tek eşleevlilik ve yapılan evliliğin resmi memur önünde yapılması zorunluluğu,boşanmanın hâkim kararına bağlı olması, çocukların gözetiminin ana-babanınortak sorumluluğuna bırakılması, mirasta kadın ve erkeğe eşit hisselerintanınması olmak üzere esaslı bir sistem tesis edilmiştir.

1926 yılında kabul edilen TürkMedeni Kanunu’nun amacı, resmi nikâh müessesesi ile kadının  sosyal konumunu güçlendirmek, aileyi, ana veçocukları korumaktır. Dini nikâha dayalı evlenmelerin, kadın ve çocuklaryönünden doğurduğu sakıncalar gözetilerek resmî nikâh yapılmadan dini törenyapılmasının ceza yaptırımına bağlanmıştır. Her ne kadar Mayıs 2015 yılında  Anayasa Mahkemesinin  kararı (iii) ile budüzenleme kaldırılmış olsa da böyle bir düzenleme yapılmış olmasının amacınınkamu düzenini ve kamu yararını sağlamaya yönelik olduğu tartışmasızdır. MedeniKanun’un özellikle resmi nikâh akdine ilişkin hükümlerinin gerektiği şekildeuygulanmasının Türk toplum ve aile hayatı açısından  taşıdığı önem ve bu  hükümlere uyulmadandini nikâha dayalı olarak oluşturulan birlikteliklerin  özellikle  kadın Anayasa’nın 174’üncü maddesiyle resminikâh kurumu özel olarak korumaya alınmıştır.

17 Şubat 1926 tarihli 743 sayılıTürk Medeni Kanunu 75 yıllık bir uygulamanın ardından,  22 Kasım 2001 tarihinde kabul edilip 8 Aralık 2001 tarihinde 24607 sayılı ResmiGazetede yayımlanıp 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı yeni TürkMedeni Kanun’u ile yürürlükten kaldırılmıştır.

4721 sayılı Medeni Kanun ile 743sayılı Medeni Kanuna göre, evlilik birliğinin korunmasına ilişkin farklı veyeni düzenlemeler getirilmiştir. Bu Kanun ile Türk kadınının aile içindeerkekle tam eşit duruma geldiğini beyan etmek yanlış olmayacaktır.  Yeni Medeni Kanun’un 124. maddesi, eskiMedeni Kanun’un evlenme yaşı ile ilgili 88. maddesinde erkekler için  on yedi, kadınlar için on beş yaşıntamamlanması  şartını,  kadın-erkek eşitliğini sağlamak amacıyla herikisi içinde on yedi yaşın doldurulması olarak değiştirmiştir. Benzer şekildeEski Medeni Kanun’un aynı maddesinin ikinci fıkrasındaki erkekler için on beş,kadınlar için  on  dört yaşın  doldurulması  ile mümkün olağanüstü evlenme yaşı, yeniMedeni  Kanun’da  yine kadın-erkek eşitliğini sağlamak  amacıyla  her ikisi  için de on altı yaşınıdoldurulması şeklinde değiştirilmiştir.

 4721 sayılı Türk MedeniKanunu’nun 185. maddesinin 1. fıkrasına göre, evlenmeyle eşler arasında evlilikbirliği kurulmuş olur. Evlenmek isteyen kişiler evlendirmeye yetkili memurunönünde evlenme hususundaki iradelerini açıkladıkları anda evlenme sözleşmesi,dolayısıyla evlilik birliği kurulmuş  olur.  Evlilik birliği, kendine özgü bir anlam ve niteliği bulunan, bütün hayatı içinealan bir ortaklığı ifade eder. Bu birlik içinde bütün gaye ve ideallerde, hertürlü mücadelelerde, sevinç ve üzüntülerde beraberlik söz konusudur. (iv) Bubirlikteliğin hukuk düzeni tarafından kabul edilebilmesi için her şeyden öncegeçerli bir evlenme akdinin bulunması gerekir.

 

3.Gelinen Son Nokta: Nüfus Hizmetleri Kanunu ile Bazı KanunlardaDeğişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı


Ülkemizde resmi  nikâh, bir kadın ve erkeğin  belirli  şartlara haiz  olması koşuluyla şahitlerhuzurunda beraber yaşamak istediklerini resmen ilan etmeleri demektir. Nikâhkıyma yetkisi belediye başkanlarında, köylerde  ise muhtarlardadır.Ancak kıyılacak nikâh yurtdışında ve  taraflar  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı ise ülkeninresmi makamlarınca ya da talep doğrultusunda konsolosluklarda kıyılmaktadır.Ancak eşlerden bir tanesi yabancı uyruklu ise o ülkenin kanunlarınca resmimakamlar tarafından da nikâh kıyılabilmektedir. Ülkemizde bir Türk yabancıylaevlenecekse ise yine ülkemiz kurallarına göre nikâh kıyma  işlemi gerçekleştirilmektedir.(v) Dini nikâh ise ancak resmi nikâhtan sonra veeğer taraflar isterse yapılmaktadır. Dini nikâhın kıyılabilmesi için evlilikcüzdanının ibrazı kanunen zorunludur.

Nüfus Hizmetleri Kanunu ile BazıKanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı Türkiye Büyük MilletMeclisi’nden geçerek yasalaşır ise nikâh kıyma işlemine ilişkin 22. Maddeaşağıdaki gibi olacaktır:

“(1) Bakanlık,  evlendirmeişlemlerinin nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinin bütünlüğü içerisindeyürütülmesi  için  gereken her  türlü  tedbiri alır ve uygular. (2) Evlendirmememuru; belediye bulunan yerlerde belediye başkanı veya bu işle görevlendireceğimemur, köylerde muhtardır. Bakanlık, il nüfus ve vatandaşlık müdürlüklerine,nüfus müdürlüklerine ve dış temsilciliklere, il  ve ilçe müftülüklerineevlendirme memurluğu yetkisi ve görevi verebilir. Eşlerden birinin yabancıolması halinde evlendirmeye, (...)(1) belediye evlendirme memurlukları ilenüfus müdürleri yetkilidir.”                                                  

Yapılmak istenilen düzenlemeyidestekleyenlerin görüşleri ile karşı çıkanların görüşlerine  aşağıda  ayrı başlıklar halinde yer verilecektir ancaksadece  bu düzenlemeye bakıldığında dahicevaplandırılması gereken birçok soru akla gelmektedir.  Örneğin, nikâh kıyılması için gerekli  olan   şartlar    İslâm  dininde   ve medeni kanunundabirebir örtüşmemektedirler.   İslam  dininin   açık olan temelkaidelerini hiç bir devlet veya tüzel kişilik  tarafındandeğiştiremeyeceğine göre meydana gelen çatışmaların  nasıl çözüleceği  sorunu ortayaçıkacaktır. En açık örneklerden biri sütkardeşler arasındaki evlilik yasağı,bir diğeri evlatlık ile evlenebilmek serbestliği medeni kanunumuz ileörtüşmemektedir. Dini  törenle  veya bir  din  görevlisi tarafından nikâhının kıyılmasınıısrar eden bir   vatandaşın   nikâhını  kıymayı   müftü hangi gerekçe ilereddedebilir veya kıyarsa bu dini bir nikâh olur mu? Din görevlisi,sütkardeşliği nasıl kontrol edebilir? Cinsiyet değişikliği yapan kişilerin sözkonusu olduğu nikâhları kıymayı red mi edecektir? Cinsiyet değişikliği yapan vekendini dindar olarak tanımlayan bir kimsenin dini tören talebi ne gerekçe ilereddedilebilir? Belki hukuk düzenimiz açısından günümüz  içintartışmaya  yer  bulamasa da  evlenmek  ne çeşit bir haktır? Temel haklardan biri iseki öyle görünmekte devletin temel haklara erişimde kişilere sağladığı hizmetlerineşit olması  gerekmez mi? Farklı dinmensuplarının dini nikâh talepleri, İslâm dininin farklı mezhep veyayorumlarının nikâhın  şartları   ile  ilgili   farklı   yorumları nikâh işleminikarmaşıklaştırmaktadır. Dini kurumların devletten tamamen bağımsız olduğu  bir sistem  için  uygun olsa  da müftülere nikâh yetkisibizim için uygulanması karmaşık bir sistemdir. Dinin devlet işlerindenayrılması pratiğimizin kaynağı  olan   kıta   Avrupa'sında   daha  çok kabul gören "medeni nikâh”ın devlet görevlilerince  gerçekleştirilmesi  hukuki ve fiili karışıklıkları önleyebilir. Bu halde vatandaşların mensupoldukları dine uygun dini nikâh da kıymalarına hiçbir engel bulunmamaktadır.

 

B. Yasa Tasarısını Destekleyenlerin İleri Sürdükleri Gerekçeler


Yasa   tasarısını  destekleyenler   her   şeyden önce ve en kuvvetli şekilde NüfusHizmetleri Kanunu’nun bazı maddelerini değiştiren Kanun Tasarısı ile evlenmeehliyeti ve evlenme engellerinin değiştirilmediğini, evlendirme memurutanımının da değiştirmediğini, sadece il ve ilçe müftülüklerinin eklendiğini,vatandaşlara, resmi nikâh  kıyanlara  ilaveten yeni seçenekler sunarak resmi nikâhın teşvik edildiğini  ve kolaylaştırıldığını,  bu  suretle evlendirme işlemlerinikolaylaştırmak, daha kolay ve seri bir şekilde hizmet alımını sağlamak’gerekçesiyle savunmaktadır. Fakat bu görüşe katılabilmemiz mümkün değildir.Zira TÜİK’in  evlenme  ve boşanma istatistikleri ve İç İşleri Bakanlığından alınan veriler aşağıdabilginize sunulmuştur. Bu veriler ışığı altında devletin resmi nikâh talebinemevcut durumla yetişememesi gibi bir durum söz konusu değildir.

 

Evlenme ve Boşanma İstatistikleri, 2016 (Tüik)

                                                   2012            2013              2014             2015               2016

TR Türkiye-Turkey             603 751         600 138         599 704       602 982         594 493

 

Evlenen  çiftlerin sayısı  2015  yılında 602 bin  982  iken  2016 yılında  %1,4  azalarak 594 bin 493 olmuştur. Kaba evlenmehızı binde 7,5 olarak gerçekleşmiştir. Boşanan çiftlerin  sayısı 2015  yılında  131 bin  830 iken  2016 yılında  %4,3  azalarak 126  bin 164  olmuştur. Kaba  boşanma  hızı binde 1,59 olarak gerçekleşmiştir.

Ayrıca  bu görüşü  savunanlar  tarafından bazı vatandaşların dinihassasiyetlerinin olabileceği, bu nedenle resmi nikâhı yaptırdıktan  sonra nikâh  belgesiyle beraber dininikâh yaptırmak için tekrar işlem yapmaları  gerektiği,  bu nedenle  iki kez yorulduklarıbeyan edilmiştir. Dini hassasiyeti olan  vatandaşlar  bakımından iki kez işlem yapılması gerekiyorolsa bile bu nokta da din kuralları ile medeni yasa kurallarının uyuşmadığıdurumlarda yine dini     hassasiyeti   olanvatandaşların mağduriyeti doğacaktır. Devletin burada izleyeceği politika enbaşta resmi nikâhtan sonra dini nikâh yaptırılmasının zorunlu olup olmayacağınınetleştirilmesi şeklinde olmalı ve bu konuda dini hassasiyeti olanvatandaşların bilinçlendirilmesi şeklinde olmalıdır.

Yine bu görüşü destekleyenlerarasında Batı’da kilise dışında başka yerde nikâh kıyılmadığını, benzeruygulamaların dünyanın farklı yerlerinde de yürürlükte olduğunu beyan edenlerbulunmaktadır. Fakat Batıdaki uygulamalardan hangi ülkenin kastedildiği,bizdeki uygulama ile benzeyen veya farklı olan yönlerin neler olduğu hususunda,herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Ayrıca Kilisede kıyılan nikâhtan sonra odevlet kanunlarına göre resmi nikâh işleminin de yapılıp yapılmadığı, Kilisedenikâh kıyma işleminin  opsiyonel olupolmadığı hususlarında aydınlatıcı bir  açıklamaya  yer verilmemiştir.

 

C. Yasa Tasarısına Tepki Gösterenlerin Gerekçeleri


Nüfus Hizmetleri Kanununun bazımaddelerinin değiştirilmesine tasarıya tepki gösterenlerin  ortak noktası  değişikliğin laiklikilkesine aykırılık taşıdığı, mezhep ayrımı oluşacağına  dair  endişelerin olması, ve çocuk yaşta zorla evliliklerin yaygınlaştıracağı eleştirisiile yapılmaktadır.

Bu  bağlamda Medeni  Kanuna göre belirlenmişyaş  sınırının,  evlenme ehliyetinin, sağlık koşullarınınelvermesi, yakın hısımlık olmaması gibi ölçütlerin, tasarıyla öngörülendüzenleme sonrası kanuna göre değil, dini yaklaşıma, müftülerin ve imamlarındünya anlayışlarına göre belirleneceği, bundan da en çok zararı kadınların  göreceği, adım  adım  sosyal hayatın dini kurallara görebiçimleneceği, çocuk evliliklerinin önündeki son bariyerinde yıkılacağı, zira81 ilde, 919 ilçede evlendirme dairelerinin olduğu, 18 binden fazla köymuhtarlarının da nikâh kıyabildiği, bu durum göz önüne alındığında yapılmakistenilen düzenlemenin keyfi olduğu belirtilmektedir.

Türkiye  Barolar Birliği  Başkanlığı tarafındanyapılan açıklamada bu düzenlemeyle birlikte  toplumun  ‘müftüye ve belediyeye  nikâh  kıydıranlar’ diye  bir kez daha bölüneceği,müftülere nikâh kıydıranların ne kadar dindar, belediyelere nikâh kıydıranlarınise dinsiz olduğu gibi düşüncelerin ortaya çıkabileceği, toplumun karşı karşıyaolduğu farklı kırılma hatlarının, bu defa doğrudan doğruya toplumun bel kemiğiolan aile kurumunun içine gireceği belirtilmiş, işte bu sebeple resmi nikâhınAnayasamızın 174/4. maddesiyle koruma altına alınmış olan İnkılâp Kanunlarıarasında sayıldığı vurgulanmıştır.

 30’a yakın kadın derneğinin üyesiolduğu İstanbul  Kadın  Kuruluşları Birliği Başkanlığı tarafından yapılan kısa açıklamada,müftülüklere nikâh yetkisi verilmesinin, kadın haklarının ihlaline, çocuk  gelinler sorunun  artmasına  neden olacağı, laik hukuk kuralların göz ardıedilmesine yol açacağı beyan etmişti.

Batı da nikâhı din adamlarıkıyıyor gerekçesine” karşı emekli Aile Mahkemesi Yargıcı Avukat Eray Karınca,batıdaki uygulama ile ülkemizde getirilen uygulamanın aynı şey olmadığını,batıda kadını erkekle eşit kılan hakların içselleştirildiğini, dinselargümanların batıda bu anlamda bir talebinin ve kısıtlamasının olmadığını,fakat ülkemiz bakımından müftülere böyle bir yetki verilmesi   halinde  dinsel   boyutunun   ön plana çıkacağını, ardından mirasta vetanıklıkta  da  bunun gibi  dinsel argümanların  da önünün  açılacağını, yapılandüzenlemenin önemli ve bilinçli bir tercih olduğunu çünkü kadınıncumhuriyetteki en önemli kazançlarından birisinin medeni nikâh olduğunu ifadeetmektedir.

 

SONUÇ

 

Modern toplumlar da dini nikâhtöreni ile ilgili    düzenlemelere    bakıldığında    genel olarak iki farklı düzenlemebulunmaktadır. Bunlardan ilki sadece devletin resmi kurumlarıncagerçekleştirilen ve kanunen evli  olmakiçin  gerçekleştirilmesi gereken "medeninikâh" daha çok Avrupa'da uygulanmaktadır. Bu seçenekte, dini nikâh devletkurumları karşısında kişilere hiç bir avantaj sağlamamaktadır. Bu düzendeevliliğe bağlı hakları elde etmek için "medeni nikâh" gerekmektedir.Ülkemizde de yakın tarihe kadar durum bu iken herhangi bir aksaklık veyatartışma konusu olmadan    uygulama    devam   etmekteydi. "Medeni nikâh"ın ayrıca dini görevlilertarafından    gerçekleştirilebileceği     ikinciseçenekte ise "medeni nikah" için uyulması gereken kurallar ve prosedürdeğişmemekte işlemi yapan kişi bir din görevlisi olabilmektedir. Resmi nikâhınmüftülerce kıyılabileceği düzenlemesi ile ülkemizde de buna benzer bir uygulamaortaya çıkarılmak istenilmektedir. Kanaatimce her şeyden önce modern toplumlardauygulanan bu iki uygulama arasında geçiş yapmak için ülkemiz bakımından haklı  bir  açıklama   bulunmamaktadır. Yapılmak istenilendüzenlemeden ziyade eski düzenleme toplum yapımıza  daha  uyum sağlamaktadır.

1982 Anayasası’nın Diyanet İşleriBaşkanlığını düzenleyen 136. maddesine bakıldığı  zaman Diyanet  İşleri Başkanlığınıngenel idare içerisinde yer aldığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütünsiyasi  görüş  ve düşünüşlerin  dışında kalarak vemilletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç  edindiği görülmektedir. Bunedenle belirtmek isterim ki nikâh yetkisinin müftülüklere verilmesi TürkiyeCumhuriyeti vatandaşı olup  da  İslam dinini  seçenler  ile Yahudi veya Hıristiyan olanlar arasında eşitlik ilkesini zedeleyecektirve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinme felsefesine ters düşecektir.

Bunlara ek olarak 4121 sayılıDiyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 1. maddesindeDiyanet İşleri Başkanlığının görevi düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre “İslamDininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, dinkonusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığabağlı Diyanet İşleri Başkanlığı      kurulmuştur.       (Ek       fıkra: 12/7/2013-6495/4     md.)   Diyanet     İşleri Başkanlığı veBaşkanlığın izin verdiği vakıf, kurum ve kuruluşlar dışında, diğer kurum vekuruluşlar ile özel ve tüzel kişiler tarafından “Diyanet”  kelimesi isim,  unvan  ve marka olarak kullanılamaz.” Bu düzenlemede çok net bir şekilde yerverildiği üzere Diyanet İşleri Başkanlığı  İslam  dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek üzerekurulmuştur. Bir devletin resmi nikâhının kıyılması işlemi İslam diniyle ilgiliişler arasında görülemez. Dolayısıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görevtanımı arasına nikâh işlemi girmemektedir. Böyle bir düzenleme ülkemizde  huzur içerisinde  yaşamak isteyen farklıdin ve mezheplere bağlı insanları kapsayıp kapsamayacağı probleminidoğurmaktadır.

Bahse konu  düzenlemenin  yapılması halinde nikâh için gerekli olanşartların aynen baki kaldığını kabul ettiğimiz zaman Diyanet İşleriBaşkanlığının bu evrakları toparlayacak, denetleyecek müessesinin bulunmamasınedeniyle fiilen amaçlandığı gibi verilebilecek bir hizmet olarak görmediğimizibelirtmemiz gerekmektedir. Gerek bahse konu nikâh işleminin görev tanımıkapsamına girmemesi gerekse ilgili işlem için gerekli evrakların denetlemesi veincelemesi  için  tek başına  Nüfus Kanununda değişiklikyapılması yeterli olmayacaktır.

Hukuki bir düzenleme yapılmadanönce toplumsal bir ihtiyaç olup olmadığı ve bu yönde bir talep olup olmadığıhususlarının araştırılması ve ön hazırlığının yapılması gerekmektedir. Buanlamda yukarıda verilen rakamlara bakıldığında resmi nikah işlemini kıyacakmemur sayısında herhangi bir eksiklik söz konusu olmadığı aşikardır.Ayrıca  kanaatimize göre toplumda buyönde bir talepte mevcut değildir zira bu değişikliğin yapılması söz konusu olmadanönce    müftülüklere    bu   yönde    yapılan başvuranlardanhiç bahsedilmemiştir.

Son olarak bir hususun üzerindedaha durmak gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti gerek Anayasal hükümler veulusal mevzuat gereğince gerekse taraf olduğu uluslararası  sözleşmeler gereğince toplumun doğal ve temel unsuru olan aileyi korumaklagörevlidir. Birleşmiş Milletler Yasası, İnsan  Hakları  Evrensel Beyannamesi, İnsan HaklarıSözleşmesi ve Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Hakkındaki Sözleşmegereğince kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olması, ailede, ekonomide,siyasette ve çalışma alanında ayrımcılığa maruz kalmaması gerekmektedir. 


Av. Vildan YİRMİBEŞOĞLU 

İstanbul Barosu


Yayım yeri: Türkay Dergi Ekim 2017 sayısı

http://www.turkaydergi.com/2017/09/30/av-vildan-yirmibesoglu-muftulere-resmi-nikah-yetkisi-verilip-verilmeyecegi/

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ihttps://tr.0wikipedia.org/index.php?q=aHR0cHM6Ly90ci53aWtpcGVkaWEub3JnL3dpa2kvRGl5YW5ldF_EsMWfbGVya

V9CYcWfa2FubMSxxJ_EsQ

ii 1290/1874 tarihli Sicillât-ı şer’iyye ve zabt-ı deâvî cerideleri hakkında ta’lîmât ile, nikâh izinnâmelerinin tescili de

kanunlaştırılmış, (Düstur I/4/83); 1298/1881 tarihli nizamnâmenin yerine kâim olan 1318/1900 tarihli Sicill-i Nüfus Nizamnâmesi, aynı usulü teyid etmiş; ancak imam ve ruhânî reislerin nikâhları nüfus idaresine bildirme müddeti 8günden 15 güne çıkarılmıştır (Düstur, I/7/433);  Bunun da yerine geçen 1320/1902 tarihli nizamnâme aynı hükümleri tekrar edilmiştir. (Düstur, I/7/864) 1332/1914 tarihli Sicill-i Nüfus Kanunu aynı istikamette hüküm koymuş, ancak nikâhı nüfus dairesine bildirmek mükellefiyeti bu sefer imam ve ruhânîreisten alınarakkocayaverilmiştir. Koca, nikâhıkıyan imam veya ruhânî reisten bir ilmühaber alarak nüfus dairesine verecektir.(Düstur, II/6/1244)

iii TCK’nın 230.Maddesi 5 . ve 6. fıkraları Anayasa Mahkemesi’nin 10.06.2015 tarihli kararlarıyla iptal edilmişti. Başvuru

Erzurum Pasinler Sulh Ceza Mahkemesine yapılmıştır. Benzer bir iptal başvurusu aynı mahkeme tarafından 6 yıl kadar

önce oybirliği ile reddedilmiş.

iv Tandoğan, Haluk: Aile Hukuku Ders Notları, Ankara 1965, s. 1.

v Düzenlemeye ilişkin 22.  Madde “Bakanlık, evlendirme işlemlerinin nüfus ve vatandaşlık hizmetlerinin bütünlüğüiçerisinde yürütülmesi için gereken her türlü tedbiri alır ve uygular. (2) Evlendirme memuru; belediye bulunan yerlerdebelediye başkanı veya bu işle görevlendireceğimemur, köylerde muhtardır. Bakanlık, il nüfus ve vatandaşlık müdürlüklerine,nüfus müdürlüklerine ve dış temsilciliklere evlendirme memurluğu yetkisi ve görevi verebilir. Eşlerdenbirinin yabancı olması halinde evlendirmeye,(...)(1) belediye evlendirme memurlukları ile nüfus müdürleri yetkilidir.”şeklindedir.

    [Kod-Menu-List]
  • [Kod-Menu-0-Adi]
      [Kod-Menu-0-Alt]
  • [Kod-Menu-1-Adi]
      [Kod-Menu-1-Alt]
  • [Kod-Menu-2-Adi]
    • [Kod-Menu-List]
  • [Kod-Menu-0-Adi]
      [Kod-Menu-0-Alt]
  • [Kod-Menu-1-Adi]
      [Kod-Menu-1-Alt]
  • [Kod-Menu-2-Adi]
    • Menü
    • [Kod-Menu-List]
  • [Kod-Menu-0-Adi]
  • [Kod-Menu-0-Alt]
  • [Kod-Menu-1-Adi]
  • [Kod-Menu-1-Alt]
  • [Kod-Menu-2-Adi]