MAĞDUR HUKUKÇULAR: GENÇ AVUKATLAR
“Gençliğe, yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz…”
VİCTOR HUGO
Günümüzde genç avukatların yaşadığı en önemlisorunlardan biri de, ekonomik olarak yaptıkları işten tatmin edici bir ücret alamamalarıdır. Bunun bir çok nedeni olmakla birlikte biz üç temel konu üzerinde yoğunlaşmaktayız. Bunlardan biri avukatlık sektöründe bazı avukatların yıllar boyu görev yapıp, büyük bir müvekkil portföyüne sahip olması ve bu paydan gençlere düşme imkanının olmaması, ikincisi avukat sayısının sınırlaması ve işin münhasırlığı, son olarak ise sınırlı iş alanlarıdır. Bu çalışmamızda saydığımız bu iki konunun hakça çözümüne dair önerilerimizi sunmak istiyoruz.
Belli bir yaştan sonra aynen devlet memurlarında olduğu gibi, serbest avukatlarda da zorunlu emeklilik müessesesi getirilmelidir. Bu durum, genç avukatların müvekkil bulmama sorunlarının ortadan kalkmasına ve mesleğe başlangıçtaki yaşanılan finansal sorunların azalmasını sağlayacaktır. Zira uygulamada, emekli hakim ve savcıların da 60-65 yaşından sonra serbest avukatlık yaptıkları nazara alındığında; serbest avukatlığa bu tarz girişlerin de engellenmesi, bu düzenleme ile dolaylı yoldan mümkün olabilecektir. Bu düzenleme ile fiilen avukatlık yapamayan kıdemli meslektaşlarımızın ise baro yönetimlerinde görev almaları, stajyerlere ders vermeleri, mesleki tecrübelerini farklı platformlarda aktarabilecekleri organizasyonlarda görev almaları, hukukun akil insanları pozisyonunda kalmaları sağlanmalıdır. Aksi halde uzun yıllar hatta ölene kadar avukatlık yapan ve ekonomik olarak da belli düzeyde doygunluğa ulaşan bir kısım meslektaşlarımız, gençlerin bir nevi önünü keserek, onların müvekkil elde etme şanslarını engellemektedirler. Bu durum da dolaylı olarak haksız rekabete neden olmaktadır. Özellikle emekli hakim, savcı, Yargıtay üyesi vb titri olan kişilerin de yaşlılıklarında serbest avukatlığı girişmeleri, genç avukatlara bu rekabet ortamında adeta var olma imkanı bırakmamaktadır.
Avukatlık mesleği, aynen hakimlik ve savcılıkta olduğu gibi başka meslekler ile birleşmemelidir. Serbest bir avukat, aynı zamanda müteahhit, belediye başkanı, milletvekili,esnaf, tüccar, şirket patronu olmamalı, sadece kendi mesleğinde ifa etmelidir. Kazancını hukuk dışı alanlardan sağlayan meslektaşlarımızın fiilen avukatlık yapmalarına izin verilmemelidir. Bu konuda başka kişiler üzerinden örtülü şekilde bu işlerin yapılmasının da önüne geçecek bir takım tedbirler alınmalıdır.
Aynen hakim-savcılık ve noterlik mesleklerinde olduğu gibi, her baro serbest avukatlık yapacak kişi sayısını, AB normları çerçevesinde nüfusa oranlayarak belirlemeli, her yıl artan nüfus oranında bu sayılar güncellenmelidir. Bu durum YÖK ile de paylaşılarak hukuk fakültelerinin kontenjanlarının bu sayılara göre uyarlanması istenmelidir. Bu yapıldığında niceliksel artışın önüne geçileceği gibi, serbest avukatlık piyasasından daha az sayıda kişinin pay alması sağlanarak avukatların yaşam standartlarını yükseltecek bir gelire sahip olmaları sağlanacaktır. Günümüzde hukuk fakültesi sayısının (özel- devlet) 100’ e yaklaştığı, her yıl on binlerce hukukçunun mezun olduğu nazara alındığında, önümüzdeki on yıl içinde avukatlık mesleğinin niteliğinin olağanüstü düşeceği, her yerde yüzlerce binlerce işsiz avukatın bulunacağı, atanamayan öğretmenler gibi gelecekte işsiz avukatlar ordusunun oluşması kaçınılmazdır. Bunun önüne geçilebilmesi için şimdiden harekete geçmek gerekmektedir.
CMK servislerinde, belli bir kıdemin üstü avukatlar alınmamalı ya da sadece belli suç tiplerinde bu kıdemli meslektaşlarımızın zorunlu müdafii olarak görevlendirilmesini sağlayacak bir sistem geliştirilmelidir. Özellikle mesleğe yeni başlayan meslektaşlarımızın, kendi kendilerini çevirecek bir gelire ulaşana kadar baro tarafından desteklenmeleri, bu kişilerin insan onuruna yaraşır şekilde yaşamaları ve meslek etiğini koruyabilmeleri için gereklidir. Bu yapılmadığı takdirde, genç meslektaşlarımızdan bazıları bilgisive kıdemi gereği çözemeyeceği zor ve çetrefilli işlerin altına, salt maddi kaygılardan dolayı, girmekte, mesleğinin başında kaybettikleri bu tarz davalar yüzünden öz güvenlerini yitirmekte, hak kaybına sebebiyet vermekte, kötü bir imaj çizmektedirler. Başka bir durumda ise, genç arkadaşlarımız “ne olursa yaparım” anlayışıyla karakterlerine ve hayallerine ters işlerle uğraşmakta, bu da onların mesleklerinden soğumalarına, sevmedikleri bir işi yapmalarına, bunun sonucunda da başarısız ve istikrarsız bir profil çizmelerine neden olmaktadır. Örneğin, kendisi veya bir yakını haksızlığa uğradığı için hukuk fakültesini yazmış, sahada mücadele etmek için avukatlığı tercih etmiş genç bir arkadaşımızın, icra dairesinde takip işleri için kendinden daha alt seviyede eğitim almış memurların sözlü aşağılamaları karşısında ne hissedeceği malumdur.
Tüm bu saydıklarımdan ötürüdür ki, genç meslektaşlarımıza CMK servislerinde öncelik tanınmalıdır. Bilgi ve tecrübe gerektiren ağır suçlarda, örneğin cinayet, örgüt üyeliği-yöneticiliği, yağma, insan ticareti gibi, CMK atama sistemi bir hak kaybı oluşmaması için daha kıdemli meslektaşlarımız için de atama yapabilirken; hırsızlık, yaralama,dolandırıcılık gibi daha hafif nitelikli suçlarda, sadece belli kıdeme kadar meslektaşlarımızın atamasını yaparak; gençlerin CMK’ ya daha fazla katılmaları ve dolaylı olarak da daha fazla ücret almaları sağlanacaktır.
Aile hekimliği gibi aile avukatlığı müessesesi getirilmelidir. Her mahalleye, köye nüfusuna göre hukuki danışmalık hizmeti vermek, hukuk bilinci oluşturmak üzere avukatlar tahsis edilmelidir. Bu kişilerin görevli oldukları mahallelerde veya köylerde, duruma göre yakınlarında, büro açmaları zorunluluk haline getirilmelidir. Bu büroların mefruşatı baro tarafından belli standartlara bağlanmalı, gerekirse bu bürolar ilk açıldığında barolar can suyu sermayesine katkıda bulunmalıdır. Bu yapıldığı zaman, günümüzde sık rastlanan dolandırıcılık, sahtecilik gibi suçların azalması sağlanabileceği gibi, mahalle/köy sakinlerinin kendi aralarında yapacakları sözleşmelerde işi bilen birinin desteğini alacaklarından gelecekte hukuki ihtilafların azaltılması sağlanacaktır. Aile avukatlarına sınırlıalanlarda iş yapabilme imkanı sağlanacağı için, diğer avukatların esaslı işlerin takibi noktasında bir kayıpları da olmayacaktır. Bir nevi devlet dairesi şeklinde iş görecek bu tarz yerler hem avukatlara yeni iş alanlarının açılmasını, hem yapılan iş başına belirlenecek tarifeler oranında ücret alınarak bu avukatların tatmin edici bir ücrete kavuşmalarını, hem de birinci basamak işlerde avukata erişim kolaylaşacağından hukuki güvenliğin temini sağlanacaktır. Bu büroların denetimi ve gözetimi Adalet Bakanlığı tarafından yapılabileceği gibi baro tarafından da bu denetim sağlanabilecektir. Bu bürolarda görev yapan avukatlar duruşmalara çıkamayacak, CMK servislerinde de çalışmayacaklardır. Her mahallenin bir ya da birkaç danışman avukatı olacak, o mahaller bu kişilerin tekelinde olacak, adrese kayıt sistemine bu bürolar entegre olacak, her birey yeni taşındığı mahalle/köyünde bu bürolara kaydını aldırarak danışmanlık hizmetlerinden faydalanacaktır. Bu büroların ücret tarifesi baro tarafından belirlenecek, çalışan yardımcı kişiler sigortalı olacak, devletin de bu büroların masraflarının bir kısmına katlanması sağlanacaktır. Ayrıca noterlerde olduğu gibi bir havuz sistemi kurularak, bu bürolar arasındaki gelir adaletsizliği de önlenebilecektir. Devlet yapılan işlerden vergi alacağı için onun da işine gelen bir uygulama olacaktır. Bu bürolara noterlerin yaptığı bir takım işleri de yapabilme yetkileri verilerek, yeterince şişkin ücretlere sahip noterlik sektöründen, avukatlık alanına bir gelir transferi sağlanacaktır. Bu konuda gereken yasa teklifleri için ilgili kurumlarla görüşülerek yeni bir iş sahası oluşturmak mümkündür. Bu bürolarda iş yapmanın şartı vekaletname almak değil, o mahalde oturmak olduğundan; kişiler kendilerine vekalet ile özel avukat tutmak istediklerinde buna engel bir durum da olmayacaktır. Belirlenecek ücretler de, devlet desteği de hesaba katıldığında, düşük olacağından vatandaşlar basit danışmalık, belli miktarlara kadar sözleşme yapma, bir kısım kredi sözleşmelerinde imzalarının olması, bazı alım satım işlerinde şahit olma, kira sözleşmelerinde hakem olma, sınırlı daire sayısına kadar olan apartmanların yönetimlerine danışmanlık yapma, mahkemeler tarafından verilen arama kararlarında gerektiğinde hazirun olma, bulundukları yerlerdeki ilkokul, ortaokul ve liselerde genel hukuk eğitimi verme, kaymaklıklardaki tüketici hakem heyetlerinde görev alma gibi farklı sektörlerde de hukukçu açığı bu ara müessese ile kapatılacaktır.
İstanbul özelinde 782 mahalle ve 151 köyolduğu, bazı mahallelerde 90.000 kişinin yaşadığı düşünüldüğünde, sadece bu bahsedilen iş alanı hayata geçirildiğinde, 2-3 bin avukatın iyi bir iş sahibi olacağı ortadadır. Bu da işsiz ya da umduğunu bulamayan avukatlar için muhteşem bir saha olacaktır. Bu bürolarda görev yapacak genç meslektaşlarımız arasından noter huzurunda çekilecek kura ile bölgesine göre atama yapılacak olup, belli bir süre görev yapma zorunluluğu getirilecektir. İsteyen meslektaşlarımız bu sektörden hakimlik, savcılık, serbest avukatlık gibi alanlara yasal süreleri dolduğunda geçiş yapabileceklerdir.
Yarı özel yarı kamusal bu projenin hayata geçmesi için bir kısım yasal düzenlemelere, eğitimlere ihtiyaç duyulacak ve iyi bir fizibilite çalışmasının yapılarak projenin detaylandırılması gerekecektir. İstanbul Barosu kendi sınırlarında hem bu işi yapacak fiziki yeterliliğe, hem de yasal düzenlemeler için gereken siyasi güce sahip olup, önemli olan bu mekanizmaları harekete geçirecek bir iradenin ortaya konulmasıdır.
Sonuç olarak, avukatlık mesleğine yeni başlayan arkadaşlarımızın en azından maddi sıkıntılarını aşmaları elbirliği ile mümkündür. Onların, mesleklerinin ilk birkaç yılı olan geçiş dönemlerini hasarsız atlatmalarını sağlamak, bir baronun en önemli görevlerindendir. Aksi takdirde, stajını henüz bitirmiş 23 – 24 yaşlarındaki gençleri, kendi hallerine terk edip, yılın belli periyotlarında sadece baro aidatlarını ödemeleri için hatırlamak, bu kişilere meslek büyükleri tarafından yapılacak en büyük kötülüktür. Genç meslektaşlarımızla yeterince ilgilenilmediği için, bu arkadaşlarımız toplum içinde ve adliyelerde ezilmekte, dışlanmakta, kendi meslektaşları tarafından adeta gabin uygulanarak sigortasız şekilde çalıştırılmakta, emekleri sömürülmektedir. Bugüne kadar gençler ihmal edildiği için, mesleğimizin hem kalitesi düşmüş, hem de avukatlık camiasında bir sömürü düzeni kurulmuştur. Bu emek sömürü sistemin değiştirilmesi için; herkesin elini taşın altına sokması, siyasi, ideolojik, felsefi görüş ve yaşam tarzlarından kaynaklanan farklılıkları ikinci plana atarak, baro yönetimine aday olan kişilere genç meslektaşlarımızın istikbali için ne düşündükleri, söz-de karşı oldukları emek sömürü düzenini değiştirmek için uygulamada neler yapmayı planladıklarını somut olarak ortaya koymalarını istemek lazımdır.
Bu yazımı Johan Vilhelm Snellman’ ın bir sözü ile bitirmek istiyorum: “Gençliğin ruhunu işlenmeyen bir tarla gibi kendi haline bırakırsanız, orada ısırgan ve dikenler yetişir.”
Av. FATMA VİLDAN YİRMİBEŞOĞLU