İNFAZ KANUNUNDA 7242 SAYILI YASA İLE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER BAĞLAMINDA TERÖRLE MÜCADELE KANUNU KAPSAMINDA VERİLEN HAPİS CEZALARINDA ŞARTLI SALIVERME ORANI
“ AdaIetsizIiğin en büyüğü,adiI oImayıp adiI gibi görünmektir.”
PIaton
Ceza infaz sistemimizin karmaşık yapısı, sonyıllarda yapılan değişiklikler sonucu daha karışık hâle gelmiştir. Sonçıkarılan 7242 Sayılı Torba Kanun sonucunda da iyiden iyiye anlaşılmaz birhüviyet kazanmış, bir kişinin yatarını hesaplamak başlı başına bir iş hâlinegelmiştir. İnfaz Kanununu uygulayan kişiler dahi bazı noktalarda yenideğişikliklerin tatbiki hususunda tereddütler yaşamıştır. Bu belirsizlikleri çözmekiçin Adalet Bakanlığı birtakım yayınlar yapma gereği hissetmiştir.
Bir hükümlünün bilinen adıyla “yatarını”hesaplamak için suçun işlendiği tarih, suçun işlendiği tarihte yürürlükte olankanunlar, suçun işlendiği tarihte hükümlünün yaşı, suç infaz edilirkenhükümlünün yaşı, ailevî durumu, suçun mahiyeti, hükümlünün ilk defa mı suçişlediği mükerrir mi yoksa ikinci defa mı mükerrir olduğu,tutuklukta/gözaltında geçirilen süreler, cezaevinde bulunulan süreler içindedisiplin cezası alıp almadığı, disiplin cezası aldıysa türü ve tarihi, tutuklukaldıysa hangi yaş diliminde tutuklu kaldığı, hasta/çocuklu/bakıma muhtaç olupolmadığı, terörle mücadele kanunu kapsamında bir karar verilmiş olup olmadığıgibi birçok faktörün göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bunları bildiktensonra iyi hâl kararı olup olmadığı, İdare ve Gözlem Kurulu’nun raporunda neleryazdığı, yapılması gereken itirazların da hesaba katılması gerekmektedir. Bütünbu veriler genel infaz hesabında dikkate alınacaktır. Bir de suçun çektirileceğicezaevinin türü de ayrıca ortaya konulmaktadır: Açık cezaevine ne zaman sevkedileceği, kapalı cezaevinde daha ne kadar kalması gerektiği de infaz hesabındabelirlenmesi gereken bir durumdur. Zira kapalı cezaevi ile açık cezaevinininfaz şartları oldukça farklıdır. İkicezaevinden açık cezaevinin mahpus bakımından konfor anlamında mukayese dahiedilemeyecek iyileştirmeleri söz konusudur.
Biz bu çalışmamızda tek tek infaz yatarıhesaplamayı anlatmayacağız. Zira bu işi infaz savcılıkları ve bazı uygulamalar,istisnai hâller hariç, doğru şekilde yapmaktadır. Bizim tartışma oluşturmakistediğimiz konu, 7242 Sayılı Yasa’nın 65. maddesi ile 3713 Sayılı TerörleMücadele Kanunu’nun 17. maddesinin son cümlesine eklenen yeni infaz oranıhakkında lehe aleyhe kanun uygulamasıdır.
3713 Sayılı Kanunun 7242 Sayılı Kanunun 65. maddesiile değiştirilmeyen “Koşullu Salıverme” başlıklı 17. maddesine göre “Bu Kanun kapsamına giren suçlardan mahkûmolanlar hakkında koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirininuygulanması bakımından 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve GüvenlikTedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrası ile108 inci maddesi hükümleri uygulanır” denilmekteydi. Uygulayıcılar da buatıftan hareketle 5275 Sayılı Kanunun “Koşullu Salıverilme” başlıklı 107/4 maddesineve “Mükerrirlere ve bazı suç faillerine özgü infaz rejimi ve denetimliserbestlik tedbiri” başlıklı 108/1-d bendi uyarınca süreli hapis cezalarındakoşullu salıverme süresini ¾ olarak hesaplamaktaydılar. Neticeten TerörleMücadele Kanunu kapsamında ceza alan kişilerin süreli hapis cezalarında şartlısalıverilme oranı ¾ olarak uygulanmakta bu oran da artık ülkemiz infazsisteminde kökleşmiş bulunmaktaydı.
Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve Covid-19adı verilen hastalığa yol açan koronavirüs (corona virüsü) vakıalarının ülkemizdeyaygın şekilde görülmeye başlaması, cezaevlerindeki doluluk oranları ve buvirüsün cezaevlerine sıçraması hâlinde yaşanan doluluk nedeniyle izolasyontedbirlerinin uygulanmasına imkân bulunmamaktaydı. Bu husus göz önündebulundurularak siyasi iktidar bir tercihte bulunarak adli suçluların büyük birkısmını dışarı çıkaracak bir kanun teklifi hazırlamıştır. Bu kanun, anayasalsüreçlerden geçerek 15.04.2020 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın yayımlaması ileyürürlüğe girmiştir. Kanunun yürürlüğe girmesi ile birçok siyasi ve hukukitartışma beraberinde başlamıştır. Biz işin siyasi tartışma kısmına girmeyerekhukuki kısmında yaşanan ve son günlerde hukuki birçok platformda da tartışılanbazı muğlak noktalara dikkat çekmek istiyoruz.
Bu çalışmaya başlamadan önce yapmış olduğumuz incelemelersonucunda ülkemizde yaygın şekilde uygulanan “6831 Sayılı Orman Kanunu, 5607Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu, 5941 Sayılı Çek Kanunu, 5411 SayılıBankacılık Kanunu, 2313 Sayılı Uyuşturucunun Murakabesi Hakkında Kanun, 5237Sayılı Türk Ceza Kanunu, 2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını KorumaKanunu, 6136 Sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, 5846 SayılıFikir ve Sanat Eserleri Kanunu, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu, 213 SaylıVergi Usul Kanunu” gibi özel ceza kanunlarının hiçbirinde hapiscezalarının infazı konusunda müstakilen bir oran bulunmadığını belirtmekistiyoruz. Bu kanunların dışında sadece 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun17. maddesine 7242 Sayılı Kanun ile eklenen ek cümle ile infaz kanununa paralelolarak ayrı bir infaz oranı belirtilmiştir. Yeni çıkarılan kanun ile yapılan budüzenleme, ceza yargılama sistemimizde de bir ilk olma özelliğini taşımaktadır.Bunu öncelikle belirtmekte fayda görüyoruz.
Türk Ceza Yargı Sisteminde kanunların görevalanlarına baktığımızda ceza kanunları hangi fiillerin kanunen yasak ve suçolduğunu belirtirken Ceza Muhakemesi Kanunu kanunlarla yasak olduğu belirlenenbu fiillerin ne şekilde soruşturulup kovuşturulacağına dair usuli kuralları belirler.Son olarak da İnfaz Kanunu, yargılama neticesinde cezaya çarptırılan fiilincezasının ne şekilde infaz edileceğini düzenlemektedir. Ceza yargılamasının üç sacayağını oluşturan bu kanunlar, aynı mekanizmanın farklı dişlileri olarak görevyapmaktadır. İnfaz Kanunu’nda yeni bir suç tanımlaması görmek söz konusu olmadığıgibi Ceza Kanununda soruşturmanın nasıl yapılacağına dair bir düzenlemenin deolmaması gerekmektedir. Zira ceza kanunları, ceza usul kanunu ve infaz kanunu birbütünün farklı alanlarını düzenlemiş olmaları hasebiyle birbirlerininalanlarına tecavüz etmemeleri, normlar arası ilişkinin gereğidir.
Özel ceza yasalarında infaz anlamındagördüğümüz ender düzenlemelerin de hep infaz kanununa yapılan atıflar şeklindeolduğu görülmektedir. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun eski 17. maddesindede infaz anlamında yapılmış müstakil bir düzenleme olmayıp genel uygulamayauygun şekilde İnfaz Kanununa yapılan atıflar ile infaz sürecine dairyönlendirmeler söz konusuydu. Ancak 7242 Sayılı Kanun ile Terörle MücadeleKanunun 17. maddesinde herhangi bir değişiklik yapılmadan sadece bir cümleeklenip
· “BuKanun kapsamına giren suçlardan mahkûmolanlar hakkında koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik tedbirininuygulanması bakımından 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve GüvenlikTedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 107 nci maddesinin dördüncü fıkrasıile 108 inci maddesi hükümleri uygulanır. Ancaksüreli hapis cezaları bakımından düzenlenen koşullu salıverilme oranı, dörtteüç olarak uygulanır” denilerek aslında bir çelişki oluşturulmuştur.
Eklenen bir cümle dışında TMK 17. maddeorijinal hâliyle hâlâ varlığını sürdürmektedir. Bu kanun kapsamında mahkum olanların infaz kanununun107/4 ve 108. maddelerine göre infaz edileceği açıkça görülmektedir. İnfaz kanunu108. maddesi “Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejimi”ni düzenlemektedir. Bu bakımdanTMK kapsamında verilen bütün hükümlerde mahkemelerimiz, geçmişte olduğu gibigüncel kararlarında da “Sanığın müsneteylemleri silahlı terör örgütüne üye olmak kapsamında işlediği anlaşılmaklaTCK'nın 58/9 maddesi gereğince hükmolunan cezanın MÜKERRİRLERE ÖZGÜ İNFAZREJİMLERİNE GÖRE ÇEKTİRİLMESİNE ve cezanın infazından sonra sanık hakkındaDENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİNE TABİ TUTULMASINA….” diyerek gerekçelikararlarında hükmün nasıl infaz edileceğini belirtecektirler. Özetle TMKkapsamında ceza alan kişiler, mevcut durumda TMK’nın 17. maddesininyollamasıyla otomatik olarak hâlâ mükerrir statüsünde kabul edilmekte infazrejimi de mükerrirlere göre düzenlenmektedir. Bu detayı vurgulamakta faydagörüyoruz.
İnfaz kanunu eski 108. maddede mükerrirleriçin belirlenen süreli hapis cezasının ¾ olan şartlı salıverilme oranı, 7242 sayılıkanun kapsamında hükümlü lehine olarak 2/3 oranına düşürülmüştür. 15.04.2020 tarihindenönce işlenen suçlarda artık lehe kanun gereği mükeririrler için 2/3 oranıuygulanacaktır. İlk bakışta aynı torba kanunla TMK’ya konulan ¾’lük müstakiloranın mükerrirler için konulan 2/3 oranını bypass ettiği ve TMK kapsamındaverilen cezaların infazında özel kanuna konulan ¾’lük oranın geçerli olduğudüşünülmüş ise de ceza hukukunun tekniği bakımından bu doğru bir yaklaşımdeğildir.
5237 sayılı TCK’nın 7/3 fıkrasınagöre “Hapis cezasının ertelenmesi,koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgiliolanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.“ Bu fıkra metninden anlaşıldığı üzere konumuzlaalakalı olan tekerrür ve şartlı salıverme konularında infaz kanununda yapılandeğişikliğin derhal uygulanmayacağı, başka bir deyişle lehe-aleyhe kanunkıyasının yapılması gerektiğine işaret edilmektedir. Yine TCK’nın 7/2 maddesinebakıldığında “Suçun işlendiği zamanyürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümlerifarklı ise failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” denilmektedir.
Somut olayda karşımızda ikideğişiklik, iki müessese (tekerrür-şartlı salıverme) ve kanunların çatışmasısöz konusudur. Şöyle ki 7242 sayılı kanunun 48 ve 49 maddelerinde şartlısalıvermeye dair 2/3 oranı ½’ye; ¾ oranı 2/3’e düşürülmüştür. Yalnız araya ekbir fıkra saklanarak “Ancak koşullusalıverilme oranı üçte ikiden fazla olan suçlar bakımından tabi olduklarıkoşullu salıverilme oranı uygulanır” denilerek TMK md. 17’ye eklenen ¾’lükoranın bu değişimden etkilenmemesi amaçlanmıştır. İnfaz kanununa baktığımızdaoransal olarak 2/3’ten fazla tek bir oran vardır o da ¾ şeklinde TMK’da yeralan orandır (İkinci defa mükerrir olanın şartlı salıverilmeyeceğini dâhiletmiyoruz). Yani daha önce kanun sistematiğimizde olmadığı şekilde bir hukukkolunu bütünüyle düzenleyen genel bir kanun sadece bir kanunda yer alacak olanorana veya işin daha da vahimi, gelecekte müstakilen düzenlenecek bütün farklıoranların tatbikine açık bir kapı bırakacak düzenlemelere peşinen atıftabulunmuştur.
İşin matematiksel kısmından önce anayasalbağlamda birtakım bilgileri de ortaya koymak gerekmektedir. Kanuna eklenen buek fıkra, infaz kanununun “İnfazda Temel İlke” başlıklı 2/1 fıkrasına tamamıylaaykırıdır. Bu fıkraya göre “Ceza vegüvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin kurallar hükümlülerin ırk, dil, din,mezhep, milliyet, renk, cinsiyet, doğum, felsefî inanç, millî veya sosyal kökenve siyasî veya diğer fikir yahut düşünceleri ile ekonomik güçleri ve diğer toplumsal konumları yönündenayırım yapılmaksızın ve hiçbir kimseye ayrıcalık tanınmaksızın uygulanır”denilmektedir. İnfaz kanununda bütün suç tipleri için oranları düşürendüzenlemeler yapılırken salt bir kanun kapsamında yargılanan kişileri istisnatutup bu kişilere ¾ oranını uygulamaya devam etmek açıkça ayrımcılık yasağınaaykırıdır. Öte yandan anayasamızın “Kanun Önünde Eşitlik” başlıklı 10. maddesinegöre “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet,siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırımgözetilmeksizin kanun önünde eşittir... Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlikilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” Bu iki maddeyibirlikte değerlendirdiğimizde infaz kanununda birtakım hükümlüler için lehedüzenleme yaparken bazı hükümlüler açısından bu lehe düzenlemelerdenfaydalanmalarını önlemek için müstakilen aleyhe yeni düzenlemeler yapmak,ayrımcılık yasağının açıkça ihlalidir. AnayasaMahkemesi’nin önüne gidecek bu dolaylı af kanununun salt ayrımcılık yasağınınihlali nedeniyle bazı maddelerinin iptal edilerek genele teşmil edileceğinidüşünmekteyiz. Bu bilgiyi de not etmek istiyoruz.
Esas konumuza dönelim. İnfaz kanununuygulanması noktasında TMK kapsamında hüküm alan kişiler ile ilgili kanunkoyucu, infaz kanunundaki en ağır aleyhe düzenlemelerin uygulanmasını muratetmektedir. Bu niyeti anlamak için 7242 sayılı kanunu baştan aşağı bir kezokumak yeterlidir. Burada kanun koyucunun atladığı en önemli nokta, TMKkapsamında ceza alan kişiler yıllardır otomatik olarak mükerrir kabul edildiğiiçin cezaları ¾ oranında infazedilmektedir. Terör suçlusu oldukları için değil…
Bu sebepten 7242 sayılı kanun ile mükerrirleriçin daha lehe yeni bir oran getirildiği ve TMK kapsamında ceza alanların ¾şeklinde yatmasının nedeni de mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulanmasıolduğu için 7242 sayılı kanunun yürürlüğünden önce TMK kapsamında ceza alıpmükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazı yapılanların şartlı salıvermeoranı tartışmasız şekilde 2/3’tür. Çünkübu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce TMK kapsamında suç işleyen kişilerininfaz kanunundaki statüsü mükerrir olmaktır. Yeni kanun ile mükerrirlikhakkında da lehe düzenlemeler olduğu için bu lehe düzenlemeler bütünmükerrirleri ve bu infaz rejimine tabi olarak yatanları da kapsamaktadır.
Daha teknik bir anlatımla TMK kapsamında cezaalan kişiler bakımından hangi kanunun lehe aleyhe olduğunu anlamak için birbütün hâlinde değerlendirme yapmak gerekmektedir. Önceki TMK md. 17’de infaz anlamında müstakil bir düzenleme olmadığıve sadece infaz kanununun tekerrür kısmına atıfta bulunulduğu için bizimkıyasımızda TMK’ya sonradan yaratılarak konulan ¾ hükmünü değil 5275 sayılı infazkanununun eski 108 ile 7242 sayılı torba kanunun mükerrirlik ile ilgili 49.madde hükümlerini karşılaştırmak gerekmektedir. Bunu yaptığımızda anda 7242 SKnın49. maddesi lehe olacağı için 2/3 oranı otomatik olarak uygulanacaktır. TMK’ya eklenen oran, ilk defa yapılmış,yeni oluşturulan bir müessese olduğu için haydi haydi kıyas dışı kalan birveridir. Olayı kabaca yeni oluşturulan bir suç tipi gibi düşünmekgerekmektedir. Bunu lehe-aleyhe kıyasa koymamız dahi söz konusu değildir. ÇünküTMK’da bu maddeyi kıyaslayacak düzenleme yoktur. Atfen infaz kanunuvardır.
Hukukçuların burada takıldığı husus, TMK md.17’ye ek yapılan ¾’lük oran ile infaz kanunu 108’e konulan 2/3’lük oran aynıanda yürürlüğe girdiği, zaman bakımından lehe aleyhe uygulamanın söz konusuolmadığı yine özel-genel kanunlar anlamında da TMK’nın bağlayıcı ve üstünolduğu yönündedir. Bu yanlış bir bakış açısıdır. Çünkü TMK’ya yeni bir infaz oranı konulması, sanık bakımından aleyheve sonradan yapılan bir düzenlemedir.
Bir örnekle açıklayalım. 7242 sayılı kanun ileTMK madde 17’ye ek cümle konularak “Ancaksüreli hapis cezaları bakımından düzenlenen koşullu salıverilme oranı, 4/5 olarak uygulanır” denilseydi,bu durumda mevcut hükümlülerin infazı; değiştirilen eski oran ¾’e göre mi yeni oran 2/3’e göre mi yoksaTMK’daki yeni düzenleme olan 4/5’e göre mi olacaktı? Ceza genel hukuku almışher hukukçunun vereceği cevap tartışmasız yeni 2/3 oranı olacaktı.
Başka bir konu şudur. 7242 sayılı kanununyürürlüğe girmesinden sonra infaz anlamında bir ikilik ortaya çıkmıştır.Mahkemeler hâlâ mer’i olan TMK’nın 17. maddesinin ilk cümlesine göre cezanınmükerirlere özgü infaz rejimine göre mi çektirilmesine diyecekler yoksa TMK’nın17/1-son cümlesine göre mi çektirilmesine diyeceklerdir? Her ikisini dekararlarında belirtmeleri hâlinde infaz hangisine göre yapılacaktır? Hemmükerrirler için konulan aleyhe düzenlemeler ve hem de TMK’daki aleyhedüzenlemeler birlikte mi uygulanacaktır? Bu haksızlık olmayacak mıdır? Eğer heriki aleyhe düzenleme birlikte uygulanacaksa lehe aleyhe kanun kıyaslamasıyapılmayacak mıdır? Mahkemelerkararlarında TMK’daki ¾ oranına göre ve ancak mükerrirlere özgü infaz rejimininşartlı salıverme dışındaki hükümlerinin uygulanmak suretiyle cezasının infazınamı diyecektir?
Siyasi iktidar, salt siyaseten kendimuhaliflerini veyahut kendisine düşman gördüğü kitleleri cezaevinde tutabilmekadına kişiye özgü ama her türlü aleyhe bir infaz düzenlemesi yaparak ortayakarışık, ceza hukukunun evrensel ilkelerini yok sayan âdeta düşman ceza hukukununyansımalarını gösterir şekilde infaz kanununda değişiklikler yapmıştır.
Ülkemizde infaz hukuku bağlamında bugüne kadaryapılan hiç bir değişiklikte hükümlüler için eski ve yeni düzenlemelerdeki enaleyhe hükümlerin uygulanacağına dair yorumlara sebep olacak bir düzenleme sözkonusu olmamıştır. Yapılan değişikliklerde kanunlar temas ettikleri müesseselerözelinde eski-yeni duruma göre kıyaslanarak failin en lehine olan kanun maddesiuygulayıcılar tarafından tatbik edilirdi. Fakat yeni düzenlemede siyasi iktidar,daha kanun taslak halindeyken lehe-aleyhe kanun kıyaslaması yapmış, düşmanolarak tanımlanan kitlenin lehine olacak düzenlemelerin önünü kesmek içinaralara TCK’nın 7. maddesine aykırı olarak bazı düzenlemeler serpiştirerek âdetakanun yapma yetkisini anayasamızın 14/2 maddesi uyarınca kötüye kullanarak TMKkapsamında hükümlü olanların bu düzenlemelerden faydalanmasının önüne geçmekistemiştir. Ancak burada infaz kanununda ortadan kaldırılan ¾ oranının TMKiçeriğinde baştan oluşturulup ihdas edilmesi ile bir hata yapılmıştır. Zira herne kadar TMK’da yaratılan oran, infaz kanunu eski 108/1-d’deki oran ile matematikselolarak aynı olsa da hukuken yeni ve hükümlünün aleyhine bir uygulamadır. Bubakımdan uygulayıcıların lehe-aleyhe kanun kıyasını, siyasi-ideolojik-önyargılı bir perspektifle değil de evrensel hukukun temel ilkeleri bağlamındayapmalarını ve sanık lehine konulan 2/3 oranının 15.04.2020 tarihinden önce suçişlemiş TMK kapsamındaki hükümlülere de uygulamalarını istiyoruz.
AV.FATMA VİLDAN YİRMİBEŞOĞLU