KAMU GÖREVLİSİNİN SUÇU BİLDİRMEME SUÇU ( TCK. md. 279 )
“….
Artık ne yaşımvar, ne adım;
Bilmiyorum kim olduğumu.
Hiçbir şey sorulmasın benden;
Haberim yok olan bitenden…”
Cahit Sıtkı Tarancı –ÇOCUKLUK
I. GİRİŞ
Geçtiğimiz günlerde basına yansıyan ancak ülkegündeminin yoğunluğu nedeniyle üzerinde uzunca durulamadan, sebep ve sonuçlarıhakkında ayrıntılı konuşulamadan, başka hastane, sağlık ocağı, tedavimerkezlerinde örnekleri olup olmadığı hususunda akıllarda şüphe bırakarakgündemden düşen; Küçükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Hastanesi’nde 18 yaşaltı 115 kız çocuğunun hamile olduğununbildirilmemesi vakıası nedeniyle bu çalışma kaleme alınmıştır.
Bu makaleyi yazarken hareket noktası; sözkonusu 18 yaş altı 115 kız çocuğu acaba hastane yönetiminin, başhekimin, ilgilidoktorların, sağlık personellerinin, hemşirelerin, ebelerin kızları,kardeşleri, torunları olsalardı, yine de bu kadar sessiz kalıp 15-18 yaş arasıçocuklar hakkında bir bildirim sorumluluğu olmadığını iddia ederler miydisorusudur.
Her ne kadarTCK’nın 279. maddesinde, kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren birsuçun işlendiğinin göreviyle bağlantılı olarak öğrenilmesi halinde bu durumunyetkili mercilere bildirilmesi hüküm altına alınmış ise de; mağdurların yaşlarıdikkate alındığında ne şekilde hamile kaldıklarını o an belki de yanlarındabulunan faillerin etkisiyle söyleyemeyecekleri ortadayken; kendilerinin rızadışı bir cinsel münasebette bulunulduğu şeklinde bir beyan sarf etmediği gerekçesiyle suç duyurusunda bulunmamak,Türkiye’nin gerçekleriyle örtüşmemektedir. Bu bağlamda söz konusu eylemlerinhukuken karşılıksız kalmaması ve işlenmesi muhtemel olan suçlar hakkında bilgiverme gereğinin bir vicdani sorumluluk olduğu bilincinden hareketle bu suçununsurları Yargıtay kararları ve doktrindeki görüşler eşliğinde açıklanmayaçalışılmıştır.
II. GENEL OLARAK
Hasta-hekim ilişkisi hukuken bir vekâletilişkisi[1] olmaklaberaber, işin doğası gereği, sözleşmenin taraflarından birinin, konu üzerindebilgi sahibi olmasını gerektiren güven[2]ilişkisidir[3].Çağımızda teknolojik ve toplumsal gelişmelere bağlı olarak tıp bilimi vehekimlik mesleğinin önemi artarken, insan haklarının korunması ile ilgiliçabaların yaygınlaşması ve somutlaşmasına bağlı olarak da hasta hakları gelişmegöstermiştir.Sağlık mesleği mensupları iştigal oldukları mesleki faaliyetlerinedeniyle suç belirtileriyle diğer insanlardan daha sık karşılaşabilmekte ve budurumu tespit edebilmektedirler. Bundan dolayı birçok hukuk sisteminde kamugörevlisi olsun olmasın sağlık mesleği mensupları, öğrendikleri suçlarıbildirmekle yükümlü kılınmış ve ya bu kimselerin suça ilişkin bildirimleri,meslek sırrını ifşa suçu karşısında hukuka uygun kabul edilmiştir.[4]
Busuç tanımında, sağlık mesleği mensuplarının (kamu görevlisi olanların),görevlerini yaptığı sırada öğrendikleri suçlar karşısında tepkisiz kalmamalarıve bunları gecikmeksizin yetkili makamlara bildirmeleri yer almaktadır. Genelolarak fiilin suç olarak kabulü ile sağlanmak istenilen hukuki yarar; kamudüzeninin korunması ve devletin yargılama fonksiyonlarını kusursuz yerinegetirmesinin sağlanmasıdır.[5]
TCK'nın 279. Maddesine göre “ (1) Kamu adınasoruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviylebağlantılı olarak öğrenip de yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal edenveya bu hususta gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadarhapis cezası ile cezalandırılır. (2) Suçun, adlî kolluk görevini yapan kişitarafından işlenmesi halinde, yukarıdaki fıkraya göre verilecek ceza yarıoranında artırılır. “ biçimindetanımlanmıştır.
III. SUÇLA KORUNAN HUKUKİ DEĞER
Suçla korunan hukuksal menfaat adliyeninkorunmasıdır.[6]Devlet adına[7]adalet dağıtmaya, yargılama yapmaya yetkili kurum adliyelerdir. Adliyeningörevini icra edebilmesi, işlenen suçlardan ve bu suçları işleyen faillerdenhaberdar olmasına bağlıdır. Zira, somut olayımızda hastanede görevli sağlıkmesleği mensuplarının, işlenen suçları yetkili makamlara bildirmemeleri,devletin suçla mücadelesini gereği gibi yerine getirmesini ve adliyeninlayıkıyla görevini icra etmesini engellemektedir.[8] Ayrıca,kamu düzenini bozan bir suç işlendiğine ilişkin verilerin, adaleti sağlamakamacıyla faaliyette bulunacak olan makamlara iletilmesi, toplum ve bireylerinhak ve menfaatlerine olduğu kadar, suç ve suçlulukla mücadele bakımından daönemlidir. Bu esastan yola çıkan kanun koyucu, adli mekanizmanın çalışmasınıengelleyecek ya da geciktirecek fiilleri cezalandırmak gereği hissetmiş ve busuçları düzenlemiştir.[9]
IV. SUÇUN UNSURLARI
A.MADDİ UNSURLAR
a.Suçun Faili
TCK’nın279/1 maddesine göre suçun faili; göreviyle bağlantılı olarak re’sensoruşturulan bir suçun işlendiğini yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmaleden ya da geç bildiren kamu görevlisidir. Somut olayımıza göre 115 çocuğumuayene eden doktor, ebe, hemşire, varsa röntgenlerini çeken röntgen teknisyeni,kan ve idrar tahlillerini inceleyen ya da muayeneye hazırlayan sağlık mesleğimensupları ile 18 yaş altı bir çocuğa gebelikle ilgili ilaçları veren eczacılarile hastanede görevli başhekim gibi yöneticilerdir.
Bu suç özgü bir suç olup, sadece kamu görevlileri tarafından işlenebilmektedir.TCK’ nın 280. maddesinde düzenlenen “Sağlık Mesleği Mensuplarının SuçuBildirmeme Suçu” ile bu suç arasındaki temel fark da budur. Zira özel hastanedegörevli bir doktor, muayene ettiği bir hastasında bir suç belirtisine rastlarsasuçun şikayete bağlı olup olmadığını araştırmaksızın derhal yetkili mercileresuç duyurusunda bulunmak zorundadır. Bu durumu bildirmezse ya da bildirimdegecikirse TCK’nın 280 maddesi uyarınca cezalandırılır. Ancak muayeneyi yapandoktor bir kamu görevlisiyse; bu durumda kanun, suçun re’sensoruşturup/kovuşturulmasına göre bir ayrıma gitmiştir. Kamu görevlisi doktoraancak, re’sen soruşturulan suçlar bakımından bildirim yükümlülüğü, TCK’nın 279 maddesinegöre yüklenmiştir.
Muayeneve tedavi birden fazla sağlık mesleği mensubu tarafından yapılmışsa, her birgörevlinin suçu bildirme yükümlülüğü vardır. Ancak bu halde, teşhis ve tedavisürecine katılmış olmakla beraber, suç ile doğrudan karşılaşmamış görevlileraçısından bildirim yükümlülüğü söz konusu olmaz. Suçun belirtileri ilekarşılaşanlar açısından bildirim yükümlülüğü doğar.[10]
b.Suçun Mağduru
Bu suç ile korunan hukuki yararın devletin yararı olduğunuyukarıda belirtilmişti. Buradan hareketle bu suçun mağduru, toplumu oluşturanve barış esasına dayalı bir hukuk toplumunda yaşama hakkına sahip olanherkestir.[11]
c.Suçun konusu
Bu suçun konusu birkamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak öğrendiği re’sen soruşturulan birsuçtur. Suçun konusu, herhangi bir fiil değil, suç teşkil eden bir fiildir.Kabahatler, haksız fiiller ya da sözleşmeye aykırılıklar gibi suç ihtivaetmeyen ancak haksızlık içeriğine sahip olan eylemler bu suçun konusunuoluşturmazlar.[12]
d.Fiil
Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçunun tipikliğinin maddiunsuru, kamu görevlisinin, görevini yaptığı esnada göreviyle bağlantılı birsuçun işlendiği yönünde bir belirti ile karşılaşmasına rağmen bu durumu (belirtiyi ) yetkili makamlara hiç bildirmemek ya da geç bildirmektir. Bu suçsoyut bir tehlike suçu olup, suçun bildirilmemesi ya da geç bildirilmesinedeniyle bir tehlikenin meydana gelip gelmediği araştırılmamaktadır. Soyuttehlike suçlarında, kanuni tanımda belirtilen hareketin yapılmasıyla bir tehlikeninmeydana geldiği kabul edilmekte olup, suçun konusu üzerinde gerçekten birtehlikenin meydana gelip gelmediğinin bir önemi yoktur.[13] Fail,öğrendiği suçu bildirme konusundaki icrai yükümlülüğünü ihmal ederek söz konususuçu işlemektedir.[14]
Maddedegerçek ihmali bir suç düzenlenmiştir. Bu tür suçlarda tipik bir fiilinvarlığından bahsedilebilmesi için, öncelikle kanuni tanıma uygun icraiharekette bulunma yükümlülüğünü doğuran şartların oluşması, daha sonra isekanunda emredilen hareketin yapılmamışolması, yani ihmal edilmiş olması gerekmektedir. Bunun dışında ihmali suçlardandolayı sorumluluğun söz konusu olabilmesi için, emrin muhatabının yükümlülüğüyerine getirme imkanına sahip olması, yani icrai harekete geçmenin ilgidenbeklenebilmesi gerekmektedir.[15]
e.Bir Suçun İşlendiğini Göreviyle Bağlantılı Olarak Öğrenme
5237 sayılı TCK’nın279. Maddesinde tanımlanan suçun bir diğer maddi unsuru ise; kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarakbir suçun işlendiğini öğrenmiş olmasıdır. Burada önemli olan nokta, göreviylebağlantılı olma kısmıdır. Bilindiği üzere her kamu görevlisinin bir görev alanıve mesaisi vardır. Örneğin; bir tapu görevlisi evraklar üzerindeki sahteciliğitespit ettiği anda yetkili makamlara bildirmesi gerekirken, bir doktorunmuayene ettiği esnada, muayene ettiği beden üzerinde bir suç unsurunarastlaması halinde bildirim yükümlülüğü doğacaktır. Aksi halde bu suçbağlamında doktorun tapuda gördüğü bir sahteciliği bildirme yükümlülüğüolmadığı gibi, bir tapu memurunun da hastanede muayene olan bir kişiyle ilgilisuç belirtisini yetkili mercilere bildirme yükümlülüğü yoktur. Sadece TCK’nın278. Maddesi bağlamında bir bildirim yükümlüğünün var olup olmadığıtartışılabilir ancak bu da konumuz değildir.
f.Bildirmeme veya Geç Bildirme
İhmali suçlar, failin ya özel bir yükümlülüğe ya da genel birhareket yükümlülüğüne aykırı olarak belirli bir hareketi yapmayı ihmal etmeksuretiyle işlediği suçlardır. İhmali suçlar; kanunda yer alan hareketyükümlülüğüne rağmen, kanunun öngördüğü hareketi yapmamak suretiyle işlenensuçlar (gerçek ihmali suçlar) veya hukuksal olarak bir neticeyi önlemekleyükümlü kılınan bir kimsenin, neticeyi önlemesi mümkün olduğu ve neticeyiönlemesi ondan beklenebilir olduğu halde, neticeyi önlememesi suretiyle işlenensuçlar (nitelikli-garantörsel) olarak tanımlanabilir.[16] Genelanlamda suçu bildirmeme suçu, gerçekihmali suçtur.[17]Gerçek ihmali suçlar, ihmali hareketin suç tipinde gösterildiği suçlardır. Busuçlar, kanunda tanımlanan belli bir emredici normun kasten yerinegetirilmemesiyle sübut bulur. Gerçek ihmali suçlar, sırf hareket suçları olup,failin kanun tarafından yapılması istenilen hareketi yapmamasıyla oluşurlar.[18] Ayrıcabu suçu soyut tehlike suçu olarak kabul etmek doğru olacaktır.
Kamugörevlisinin suçu bildirmeme suçunu düzenleyen TCK. md. 279/1. maddesinde bu suç; kamu görevlisinin, göreviylebağlantılı olarak re’sen soruşturulan/kovuşturulan bir suçun işlendiğiniöğrenmesine rağmen, bu durumu yetkili makamlara hiç bildirmemesi veya bunoktada bir gecikme göstermesi ile oluşacaktır. Burada kanun koyucu iki farklıseçimlik hareketten birini yapmayı, suçun işlenmesi için yeterli görmüştür. Buseçimlik hareketler, kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olarak öğrendiğibir suçu “ bildirmemesi “ ya da “ geç bildirmesi “ dir.
Tedavi olmaküzere muayenehanesine gelen bir çocuğun, vücudunda bir suçun faili ya damağduru olduğu yönünde bir belirti ile karşılaşan hekimin ilk görevi; hastayaönce tıbbi tedavi yöntemlerini uygulamak, daha sonra ilgili makamlara ihbardabulunmaktır.[19]
Somut olayımızdamuayene sürecinde görev alan sağlık mesleği mensuplarının hangi suçun re’sen,hangi suçun şikayet üzerine soruşturulup kovuşturulduğu hususunda yeterli birbilgiye sahip olduklarını düşünmek günlük hayatın olağan akışına aykırıdır.Zira mevzuatımızda onlarca ceza hükmü içeren kanun vardır. Sağlık mesleğimensuplarının yapmış oldukları tetkik ve tedavi işlemlerinde öğrendiklerihususların, hangi kanunun hangi maddesine gireceğini bilip; bu maddenin re’sensoruşturulduğunu görüp; bu minvalde ihbarda bulunmalarını beklemek mümkündeğildir. Zira olayımızda, muayene edilen çocukların kimlikte 15-18 yaşaralığında olmalarına rağmen aslında 15 yaşından küçük olup nüfusa büyükyazdırılmaları mümkündür. Ya da muayeneyi yapan bir kadın doğum doktorunun, ilkbakışta bu çocukların akli melekelerinin cinsel ilişkiye rıza gösterecekyeterlilikte olmadığını tespit etmesi de kendisinden beklenemeyecek birdavranıştır. Daha da vahimi akli melekeleri 15-18 yaş aralığına uygun olan,bedensel olarak da bu dilimde görünen bir çocuğun; o an olayın faili ilemuayeneye gitmesi halinde, muayeneyi yapan doktora zorla ırzına geçildiğini yada iradesinin fesada uğratıldığını söylemesi beklenmeyecek bir durumdur.Dolayısıyla, salt jinekoloji açısından değerlendirme yapan bir doktor ya dadiğer sağlık mesleği mensuplarının, bu belirtilenleri bilemeyecekleriortadayken; olayların arka planlarını araştırıp maddi gerçeği açığa çıkarmaklagörevli soruşturma makamlarının yapması gereken işi bu kişilerden beklemek sözkonusu olamaz. İhbar yapıldıktan sonra zaten soruşturma mercileri olayın aslınıaraştıracak, bir suç unsuru yoksa dosyayı kapatacaktır. Yapılacak bu hukukiişlemden dolayı kimsenin bir zararı doğmayacaktır. Ancak çocuk olan mağdurun oan hangi koşullar altında beyanda bulunduğu araştırılmadan, verildiği kabuledilen basit bir rıza beyanına bakarak hareketsiz kalmanın sonuçları, ilgiliçocuğun hayatına mal olabilecektir.
i.Bildirimin Konusu
Somut olayımız bağlamında, TCK.' nın279. maddesinde kamu görevlisi sağlık mesleği mensubunun genel bildirimyükümlülüğünde “kamu adına soruşturulması ve kovuşturulması gereken” suçtanbahsedilmişken, TCK’nın 280. maddesinde böyle bir açıklık söz konusu değildir.[20] Bu sebepten, TCK’nın280. Maddesinde düzenlenen sağlık mesleği mensuplarının bildirmekle yükümlüolduğu suçun doğrudan veya dolaylı (olası) kastla ya da bilinçli veya bilinçsiztaksirle işlenmiş olması önem taşımaz. Suçun cezasının ağır veya hafif, hapisveya para cezası olması da önemli değildir. Yine suçun kişilere ya da malakarşı ya da başka hukuki menfaatlere yönelik olması da mümkündür. Aynı şekilde, iz ve eserleri ile karşılaşılansuçun resen veya şikayet üzerine takip ediliyor olması da önem taşımaz.[21]
ii. Bildirimin Yapılacağı Yetkili Makam
Yetkili makamdan anlaşılması gereken, bildirimi kabul ve bubildirim üzerine soruşturmaya başlama yetkisine sahip olan veya kendisineyapılan bildirimi soruşturma yapmaya yetkili makama sevk etmekle yükümlükılınmış olan makamdır.[22]
ii.Bildirimin Şekli
Bildirim yazılıveya tutanağa geçirilmek üzere sözlü olarak da yapılabilir (CMK m.158/5).İhbar, yazılı, sözlü hatta telefon veya faks aracılığı ile de yapılır.[23]
iii.Bildirimin Süresi
Bildirim için kanunda bir süre belirtilmemiştir. Ancak CMK’ nın158/6. maddesi uyarınca, “...ilgili kurumve kuruluş idaresine yapılan ihbar veya şikâyet, gecikmeksizin ilgili CumhuriyetBaşsavcılığına gönderilir.” ve CMK’ nın 159/1. maddesinde düzenlenen, “...görevli kişiler, durumu derhâlCumhuriyet Başsavcılığına bildirmekle yükümlüdürler.” hükümleri dikkatealındığında; somut olaya göre hakim, olayın özelliğine göre bildiriminyapılabilmesi için gerekli makul süreyi tespit edip, bu sürenin aşılıpaşılmadığını belirleyecektir.[24]
B.MANEVİ UNSUR
Suç kasten işlenebilen bir suç olup, taksirle işlenmesi söz konusudeğildir. Fail bir suçun işlendiği yönünde belirti ile karşılaştığında; budurumu yetkili makamlara bildirmeyerek ya da geç bildirerek söz konusu suçuişlemelidir. Suç işlendiğini gösteren bu vasfı konusunda failin yanılgısı veyayorum hatası, suçun oluşmasını önleyecektir.[25] Fiilinbilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi yeterli ve gereklidir. Saik önemlideğildir ve genel kast yeterlidir.
C.HUKUKA AYKIRILIK
Kamu görevlisinin suçu bildirmemesinin suç teşkil edebilmesi, bueylemin hukuka aykırı olmasına bağlıdır. Somut olayda, bildirim yükümlülüğünüihmale izin veren hukuka uygunluk sebebinin varlığı halinde suç oluşmayacaktır.
Suç mağdurunun,sağlık mesleği mensubundan suçu ihbar etmemesi yönünde bir istekte bulunmasıbildirmemeyi hukuka uygun hale getirmez.[26] Zira, genelolarak suçu bildirmeme suçu, re’sen takip edilen bir suçtur ve ayrıca suçtanzarar görenin, suçla korunan hukuki yarar üzerinde herhangi bir tasarruftabulunma hakkı yoktur.[27]
V.KOVUŞTURMA
TCK. m. 279’debelirtilen suçun faili ancak kamu görevlisi olduğundan, bu suçun kovuşturulmasındaCumhuriyet Savcılığınca ayrıca 4483 sayılı Memur ve Diğer Kamu GörevlilerininYargılanması Hakkında Kanun hükümleri gereği yetkili makamdan soruşturma iznialınmasına ihtiyaç vardır.
VI. YAPTIRIM
Kamu görevlisinin suçu bildirmemesi suçunun yaptırımı, TCK.'nın279/1 maddesi uyarınca 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. Somut olayımızbağlamındaki suçun, kamu görevlisi olmayan sağlık mesleği mensuplarınca daişlenebildiği, kamu görevlisi olmayan sağlık mesleği mensuplarının ise suçu bildirmemelerihalinde TCK.'nın 280. maddesi gereğince sorumlu olacağının yukarıdabelirtmiştik. TCK.'nın 280. maddesi uyarınca da kamu görevlisi olmayan sağlıkmesleği mensuplarının suçu bildirmemesi halinde çarptırılacağı ceza bir yıla kadar hapis cezasıdır.
VII. GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
Yargılamayıyapmakla görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme, kamugörevlisinin, suçu öğrenip yetkili makamlara bildirimde bulunmadığı yermahkemeleridir. Somut olayımızda soruşturma Küçükçekmece CumhuriyetBaşsavcılığı tarafından yürütülecek, dava bu yer Asliye Ceza Mahkemelerineaçılacaktır.
VIII. SONUÇ
Somut olayda, 115 kız çocuğunun yaşlarının 15 yaş altı olması yada 15-18 yaş arasında olması bu çocukların, evlerinde bir eş ya da anne rolünüüstlenmek yerine okul sıralarında öğrenci olmaları gerektiği gerçeğinideğiştirmemektedir. Benzer olaylarla sıklıkla karşılaşılması, yetkililerin gerekenduyarlılığı göstermemeleri, hatta bu tip vakıaların çoğunlukla görmezliktengelindiği aşikardır. Çocuk istismarı konusunda tüm meşrulaştırma çabalarınarağmen toplum olarak öğrenilmiş çaresizlik göstermememiz gerekmektedir. Çocuklaristismar edildikten sonra adli mekanizma bir şekilde gereğini yapacaktır. Bunainancımız vardır. Ancak burada önemli olan, bir daha bu tip eylemlerinyaşanmaması ve yaşandıktan sonra da mağdur olan çocukların hızlı bir şekilderehabilite edilip topluma tekrardan kazandırılmalarıdır.
Toplumumuzda butip olayların mağdurunun bir gün bizim yakınlarımızın da olabileceği gerçeğigöz ardı edilmemelidir. Bu bilinçten hareketle, tüm fertlerin kendi sosyalçevresi içerisinde, çocuk gelinlerle evlenen, çocuklarla cinsi münasebetyaşayan kişilere karşı bir reaksiyon göstermesi ve kamuoyu oluşturması çokönemlidir. Reaksiyondan kastımız fiziki şiddet değil, duygusal tepkidir.Yapılan bu fiiller eleştirilmeli, yanlış olduğu anlatılmalı, gerekirse bu insanlarlasosyal ilişkiler sınırlandırılmadır. Başka bir deyişle, bu kişilerin belirtilenfiilleri onaylanıp taktirle karşılanmamalıdır. Toplumun bu kişilere gösterdiğinegatif tavır hem onlarda pişmanlık hissi uyandıracak hem de bu filleretevessül etmek isteyecek kişileri de caydırıp cesaretlerine kıracaktır.
Bir diğer noktaise, bir şekilde bu fillerin mağduru olmuş çocukların durumdur. Bu çocuklarınbu tip fillerin mağduru olmasının en büyük sorumlusu Devlet’tir. Bu bağlamdaDevlet’in adeta babalık görevi üstlenip mağdur olmasına neden olduğu buçocukların hem ruhlarının hem bedenlerinin iyileştirilmesi, eğitimlerinekaldığı yerden devam ettirmesi, kendi ayakları üzerinde durana kadar maddimanevi her türlü desteği sağlaması ve gerekirse ailelerinden dahi bu çocuklarıalıp en iyi şekilde yetişeceğiortamlarda bu çocukları büyütüp yetiştirmesi gerekmektedir. Bu noktadaözellikle Sağlık Bakanlığı ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına çok büyükişler düşmektedir.
Av.F.Vildan Yirmibeşoğlu
_________________________________________________________
[1] Hekim, kural olarak, hastayı aralarındayaptıkları bir sözleşmeye göre tedavi eder. Bu sözleşme, tedavi sözleşmesi veyahekimlik sözleşmesi şeklinde adlandırılmaktadır. Bu sözleşmeyle hekim,öncelikle tıp bilimi ve uygulamasının öngördüğü esaslar çerçevesinde gerekliteşhisi koymak ve konulan teşhisi hastasına uygulamakla yükümlüdür. BAYRAKTAR, Köksal “Hekimin Tedavi Nedeniyle Cezai Sorumluluğu”, İstanbul, Sermet Matbaası, 1972, s. 33, naklen , KAYA, Cengiz, “ Hekimin Hukuki Sorumluluğu “ , Adalet Dergisi, S. 32, Ankara 2008, s. 91.
[2] Hasta hekim ilişkisi; hastanın herkese karşıileri sürülebilen ve herkesin saygı göstermek ve ihlal etmemek yükümlülüğüaltında olduğu sağlık, vücut bütünlüğü, yaşam, kendi geleceğini tayin etmehakkı gibi mutlak haklarının özel bir öneme sahip olduğu; hekimin ise buhakların niteliği ile tıp kuralları ve tıp etiğinin gereği özenli ve dürüstdavranma gibi birçok yükümlülüğe uygun davranmak zorunda olduğu yoğun bir güvenilişkisidir. ADIGÜZEL, Sibel, “ Hekimin Aydınlatma Yükümlülüğü “, TAAD., S. 19, Ankara 2014, S. 943.
[3] ORAL, Tuğçe, “Hekimin Aydınlatma Ve Hastanın Rızasını Alma Yükümü “, ABD., S. 2, Ankara2011, s. 187.
[4] ERBAŞ, Rahime, Türk Hukukunda veKarşılaştırmalı Hukukta Sağlık Mesleği Mensuplarının Suçu Bildirme Yükümlülüğü,İstanbul, XII Levha Yayınları 2015, s. 123.
[5] PARLAR, Ali/HATİPOĞLU, Muzaffer, SulhCeza Davaları, B. 2, Ankara, AdaletYayın Evi 2009, s. 892.
[6] HAKERİ, Hakan, Tıp Hukuku, B. 7,Ankara, Seçkin Yayın Evi, 2013, s. 873.
[7] Devletincezalandırma hakkına sahip olması, aynı zamanda ceza soruşturması yapma yetkive yükümlülüğünün bulunmasını da gerektirmektedir.. Devlet, bireyler arasındakiilişkilerde düzenleyici bir işleve sahiptir. Kamu düzenini bozan ve suç teşkileden eylemler hakkında ceza soruşturmasını yapmak, devletin görevidir. Adliteşkilat soruşturma ve kovuşturma tekeline sahiptir. Buna ceza soruşturmasınınkamusallığı ilkesi denir. ZAFER, Hamide, “SağlıkMesleği Mensuplarının Suçu Bildirmeme Suçu (TCK.m.280)”, İÜHFM., C. LXXI,S.1, İstanbul 2013, s. 1333.
[8] ÜZÜLMEZ, İlhan, “Sağlık MesleğiMensuplarının Suçu Bildirmemesi Suçu (TCK m. 280)”, Türkiye Barolar BirliğiBeşinci Türk Alman Tıp Hukuku Sempozyumu 28 Şubat - 01 Mart 2008 Ankara, s.827.
[9] ÇAKMUT, Özlem Yenerer, “Sağlık MesleğiMensuplarının Suçu Bildirmemesi Suçu (TCK.m.280)”, Doç. Dr. Mehmet SOMER'inAnısına Armağan, İstanbul 2006, s. 1052.
[10] ÇAKMUT,s. 1052; ÜNVER,Yener,Adliyeye Karşı Suçlar, B. 3 Ankara, Seçkin Yayınevi, 2012, s. 340.
[11] ERBAŞ, s. 154; ÜZÜLMEZ, s. 837.
[12] ÜZÜLMEZ, s. 230; ZAFER, s. 1341; YAŞAR,Osman/ GÖKCAN, Hasan Tahsin/ARTUÇ, Mustafa, Yorumlu - Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, C. 6, B.1, Ankara, Adalet Yayınevi2010, s. 8328; ÜNVER, s. 331.
[13] ERBAŞ, s. 142.
[14] GÖKCAN, Hasan Tahsin, Tıbbı Müdahaleden Doğan Hukuki ve CezaiSorumluluk, Ankara, Seçkin Yayınevi, 2013, s. 847; ÖZALP, Tuba/ÖZALP,Faruk, Hekimin Cezai Sorumluluğu, B. 1,Ankara 2014, .s. 162.
[15] ÜZÜLMEZ, s. 827.
[16] HIZAL,Sevinç Aslan, Yeni Türk Ceza KanunundaSağlık Personelinin İhbar Yükümlülüğü, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü KamuHukuku Anabilim Dalı Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İzmir 2006, s. 57.
[17] ERDEM, Mustafa Ruhan, “ Suçu Bildirmeme Suçu (TCK md. 278) “,TBB. Dergisi, S. 80, Ankara 2009,s. 116; ÜZÜLMEZ, s. 836; ZAFER, s. 1343; ÇAKMUT, s. 1054; ERBAŞ,s. 142.
[18] ÜZÜLMEZ, s. 836.
[19] KOCA, Mahmut, “ Çocuk İstismarında İhbar Yükümlülüğü “, İnönü Üniversitesi HukukFakültesi Dergisi, C. III, s. 1, Malatya 2012, s. 126.
[20] HIZAL, s. 49.
[21] ZAFER,s. 1341; ÇAKMUT, s. 1053.
[22] HAKERİ, s. 876.
[23] ZAFER, s. 1344.
[24] HIZAL, s. 65.
[25] YAŞAR/GÖKCAN/ARTUÇ, s.8045; HAKERİ, s. 878; ÜZÜLMEZ, s. 837.
[26] Y. 16. CD. E. 2015/4936, K. 2015/3667, T.05.11.2015 olan kararında, ilk derece yargılamasında, özel muayenehane işleten sanık hekimin, ailenin ricası üzerine istismara uğrayıpdüşük yapan kızları mağdurenin bu durumunu, yetkili mercilere bildirmemesidurumunu sanık lehine değerlendirmeyip, sanığı cezalandırmış, yerel mahkemeninmahkumiyet kararını Yargıtay onamıştır.
[27] ZAFER, s. 1346.